Pazar günü saat 12 sularında bir sağanak boşaldı ki, Bir anda sokaklar sularla doldu.
Bu yağmur beni 53 yıl geriye götürdü. İzmit'e geldiğim 1972 yılına.
Bulvar diye adlandırılan semt yeni yeni oluşmaya başlamıştı. Anıtpark sazlık bir göl olup, kurbağaların şarkı söylediği bir alandı. Ticaret lisesi de hemen bitişiğindeydi. Üç arkadaş aynı bölgeden bir yer kiraladık.
Bir gün öyle bir yağmur yağdı ki, evden okula sandalla gitmek zorunda kaldık.
O yıllardasık sık bu tür sağanak yağmurlar olduğunu hatırlıyorum.
Geçtiğimiz pazar günkü yağmurda bu geçmişimi canlandırdı.
53 yılımı bu kentte geçirdim. Doğduğum ve gençlik yıllarımı geçirdiğim yer ise Kırklareli-Vize ilçesi.
Zaman zaman siz nerelisiniz? Sorusuna muhatap oluyorum.
Bir an duraksıyorum, belki de soru nereye ait siniz? Olması gerektiğini düşünüyorum.
Bence insan, kendini nereye ait hissediyorsa oralıdır.
İnsanın biyolojik olarak taşıdığı tüm özellikler doğduğu yere ait olabilir. Örneğin ben Trakya insanının tüm özelliklerini taşıyorum “h” harfini gerektiği yerde kullanmam gereksiz yerde de kullanırım. Farkında olmadan”abeya” diye söze başlayabilirim.
Ama Trakya'ya gittiğimde büyüdüğüm kasabanın kaldırım taşlarını tanıyorum,ama merhaba diyecek insan bulmakta zorlanıyorum.
Oysa yaşadığın İzmit’te durum çok farklı sanki kimse bana yabancı değil.
Bence belirleyici olan durum bu. O zaman diyebiliyorum ki, ben İzmit’teaitim.
Bugün Kocaeli’ninnüfusuYaklaşık iki milyon civarında. İzmit'e geldiğim yıllarda İzmitaltmış bin,Kocaeli en fazla iki yüz elli bin kişi olduğunu düşünüyorum.
Bugün en az bir milyonu benim durumumda bulunmaktadır. Yani doğduğu yerle, doyduğu yer ayrı olanlar.
Bunların tamamı kendini buraya ait hissedip,hissetmediklerini bilmiyorum.
Bu sosyolojik yığılmanın en önemli nedeninin ekonomik sebepler olduğunu düşünüyorum.
Yani bölgesel gelişmişlik ve ona bağlı olarak iş bulma veya iş kurma olasılıklarının bölgesel farklılığıdır.
Aslında geçmişte, nasıl ki bir kentte tarımsal alanlar, ticari alanlar ,sanayi alanları ve konut alanları gibi bölgeler ayrılıyorsa, tüm ülkede de böyle bir planlı çalışmanın yapılması gerekirdi.
Ülkede dengeli olarak bu ayrımlar yapılabilseydi,bugünkü hantal ve içinde bir sürü sorunları bulunduran kentleşmelerin önü alınabilirdi.
Geldiğimiz durumda,ne yazık ki insanlarımız ruhsuz beton yığınları içinde koşuşturup duruyor.
Belirli bir yaşa gelincede, sakin bir bölgede veya bir sahil kasabasında yaşayabilmenin hayallerini kuruyor. Bu hayal gerçekleştiğini düşünelim.
Bu kez de o yere ait olamama duygusunun verdiği olumsuzluklar başlıyor.
Zira hem yaş faktörü ende kalan süre ait olabilme çabalarına yetersiz kılıyor.
Bir süre sonra, kendini ait hissettiği yerin özlemleri başlıyor.
Kendimce, plansız bir kentleşme hareketlerinin, sosyolojik dengesizliğini değerlendirmeye çalıştım. Bilmem katılır mısınız?