Çok kullanılan bir deyim vardır. “Koyun can derdinde, kasap mal derdinde”
Bugün ülkemizdeki vergi mükellefleri ile maliye arasındaki ilişkide aynı duruma benzemektedir.
Bugünlerde neredeyse tüm mükelleflerden izaha davet yazıları gönderilmektedir. Yapay zeka ile tespit edilen hususlarda tereddüt edilen konularda sorgulamalar yapılıyor. Bu tür sorgulama ve incelemelerin doğru olduğunu düşünüyorum. Çünkü yasalara göre devletin beyanların doğruluğunu inceleme hakkı vardır. Sanıyorum bu yıl konu çok abartıldı.
Ancak bazı gelişmeler oluyor ki, hiçbir yasal altyapısı olmadan, yayınlanan bazı genel yazılara dayalı uygulamalar yapılmaya çalışılıyor. Hem de hukuk hiyerarşisi hiçe sayılarak.
Vergi denetim kurulu başkan yardımcısının mali müşavir sitelerinde bir genel yazısı dolaşıyor, yazının özü şu.
Sahte belgeyle mücadelede farklı ve önemli döneme girileceği, belirtiliyor.
Sahte belgeyi bilmeden kullanmaya yönelik değerlendirmelerin vakıanın özünü yansıtabilecek şekilde sınırlandırılacağı belirtiliyor. Yani farkında olmadan ve hiçbir kasıt içermeden bir sahte belge almışsanız vergi kaçakçılığı yapmış gibi işleme tabi tutulma olasılığı çok artıyor.
Bunun anlamı farkında olmadan ve kastınızda olmadığı halde böyle bir durumla karşılaşırsanız 3 – 8 yıla kadar hapis ve üç kat vergi zıyaı cezasına çarptırılabilirsiniz.
Vergi usul kanunu359. Madde sahte belgeyi suç sayıyor. Ancak ceza kanununun 21. Maddesi gereği kasıt olmadan suç oluşmaz. Kasıt yapay zekâ raporları ile değil, somut delillerle ispatlanmalıdır.
Bu tür uygulamaya da 1 Ekim’den sonra başlanacağı belirtiliyor.
Bir an tereddüt ettim. Bu konuda yeni bir yasal düzenleme veya tebliğ mi yayınlandı diye. Ancak böyle bir düzenleme göremedim. Zaten adli tatil devam ediyor. Meclis toplanıp hemen bu konuda bir yasal düzenleme yapması da zor olduğuna göre 30 Eylülde var olan bir uygulama, 1 Ekimde hangi yasal altyapıya göre değişik bir şekilde uygulanmaya başlanacak. Aynı tür belge eylülde bilmeden, ekimde bilerek alınmış mı olacak neye göre?
Bilmeden kullanma yönündeki sınırlandırmayı yaparken “vakıanın (olayın) özünü yansıtacak sınırlama…” ifadesi kullanılmıştır.
Bugüne kadar olayın özünü araştırmak yönünde ne tür engeller vardı ki. Aynı hassasiyeti göstermeniz gerekmez miydi; şimdi böylesi bir kararın ana nedeni nedir?
Ey maliye bakanlığı bakınız, İbrahim Çağlar Sinan Baba Kara eserinde şöyle bir deyim kullanıyor. “…Doğru kilidi yanlış anahtarla açmaya çalışma…” Bende daha açık ifade edeyim. Hedefe giden düzgün bir yol mevcutken, çukur dolu yollarla sonuç almaya çalışıyorsunuz. İşin özüne gitmiyor, etrafında dolaşıyorsunuz.
Adil vergi sistemi için güçlü otokontrol sistemleri ile gelirin tanımını değiştirerek “Nereden Buldun” sorusunun sorulacağı ve servet ile gider bildirimlerinin beyanını istenmesi kesin ve net çözümdür.
Mevcut sistem içinde önerilen bu tip çözümler palyatif çözümdür. İşin özü değildir. Bu sistem içinde sahte belge düzenleme ve kullanılmasını kökünden çözmek gerçekten zordur. Nitekim 30 – 40 yıldır çok emeklerin karşılığında ne yazık ki artarak devam etmektedir.
Vergi denetim kurulu başkan yardımcısının önerisi de bence çözüm değildir. “vakıanın özüne inmek” nasıl olacak sonuçta verilen kararların adil olup olmadığı hep tartışılacak ve birçok haksızlığında kaynağı olma olasılığı çok güçlüdür.
Ayrıca devlet ile vatandaşı karşı karşıya getirecek ve birçok davaların açılmasına neden olunacaktır.
Sonuç olarak yine arzulanan hedeflere ulaşılamayacağı kanaatindeyim, umarım yanılırım.