Bir zamanlar meşhur olan Brezilya dizilerinden sonra adeta bir furya haline gelen yerli dizilerle, nice yerli yönetmen, oyuncu ve senarist ekmek bulmaya başladı.
Onlar adına olduğu kadar yerli film endüstrisi için de sevindirici bir durum tabii.
Tüm kanallarda yaklaşık 80 dizi oynuyormuş bu aralar. Konuları nispeten farklı gibi olsa da ortak paydaları, cep telefonları ile tabancalar olmuş maalesef. İşin doğrusu tabanca görüntileriyle telefon görüşmelerini dizilerden çıkarırsanız ortada bir şey kalmıyor.
Dizilerdeki, reklam bombardumanından bile daha iğrenç görünen, oyuncular arasındaki cep telefonu görüşmeleri ile en fasaryadan durumlarda bile çekilen bir sürü tabanca bizim küçükken oynadığımız “komencilik” (tahta tabancalarla saklanarak birbirimize ateş ettiğimiz bir tür kovboyculuk oyunu) oyununun ciddiyetsizliğini hatırlatmaktan başka bir şeye yaramıyor.
Evin en önemli cihazı olan uzaktan kumanda aleti ile zap yaparken neredeyse polis teşkilatımızdakilerden daha fazla ve çeşitli silahlarla karşılaşıyoruz dizilerde.
Tabancalar senaristin yazma beceriksizliğini olduğu kadar yönetmenin de yaşamın ne kadar dışında kaldığını, ciddiyetten uzak olduğunu haykırıyor.
Silahı bol bulan ve tam da iş üstündeyken çalan cep telefonuna cevap verme karmaşası içerisinde ne yapacağını şaşırmış, saçma salak bir görüntü içerisindeki oyuncu, Hollywood filmlerinin hareketli sahnelerinden fazla etkilenmiş yönetmeninin vereceği yeni saçma görevi beklemekte…
Nedir o asık suratlı türk kızı tipleri peki? Sadece dizilerdeki en hafif tanımıyla hafif kadınlar sadece gülebiliyor. Basrol veya yan rol neredeyse tüm kızlar somurtuk, asan kesen, soguk tavırlı, kadın değillerde sanki mutandlarmış gibi… Gerçek hayattaki kızların bu kızlar gibi somurtuk olduğunu düşünen gençler ilgilerini kaybedebilirler onlara….
Bu tür dizi saçmalıklarının, reklamını yaptığı silah ve telefonların, toplum ve özellikle gençler üzerindeki etkileri konusundaki geyiği uzmanlarına bırakıyorum.
Ancak, yerli yersiz büroda, arabada ve hatta normal hat varken evde bile cep telefonu ile konuşan oyuncular, neredeyse filmin her sahnesinde ellerinde bir de silah tutmaktan wc ye bile gidemiyorlar.
Oturdukları malikane gibi evlerden ya da ayakkabi ile eve, hatta yatağa girmelerindense hiç bahsetmeyeceğim.
Bu zırvaları yazan senaristlerle dizilerin asıl patronu olması gereken yönetmenlerin mutlaka bir ödül ile onurlandırımalıdır diye düşünüyorum.
Birkaç kalbur üstü diziyi hariç tutarak, bu dizilerin senaristlerini altın cep telefonu ödülüne, yönetmenlerini de gümüş tabanca ödülüne, aday gösteriyorum.
Yerli diziymiş. Hah hah hay. Zapla gitsin