Her şehrin kimse sormadan kendini anlattığı bir sosyal, mimari veya ekonomik dili vardır. Ruhu vardır. Yada olmalıdır.
Geçmişin derinliğinden günümüze kadar gelebilmiş şehirlerin sokakları, caddeleri, evleri, hamamları, cezaevleri, çeşmeleri, mabetleri, sadece insan değil her türlü canlı yaşamına dair düzgün korunamamış da olsa bir envanteri vardır.
Benzer ancak farklı lehçelerle kendilerini anlatırlar. Herhangi bir yüksek noktadan şehre kuşbakışı bir bakışla, kendi yaşamınızın tecrübe süzgecinden geçirerek, çokça fikir sahibi oluruz şehirler hakkında. Görmeyi bilen gözlere ele verir o şehrin, duygusunu, inanışını, kimliğini.
Hepimiz fırsat buldukça geziyoruz. Başka şehirleri, durumu biraz daha iyi olanlarımız ise, yurt dışında geziyor, yiyor içiyor bir sürü de resim çektiriyoruz.
Bu seyahatlerimizden aklımızda kalanları eş dost arkadaşlarımızla paylaşırız. Gördüğümüz şehirlerin karakteristik özelliklerini ise ballandırarak anlatırız.
Sorayım size, başka şehirlerden veya ülke dışından bir tanıdığınız misafiriniz olsa İzmit’te nereye götürürsünüz?
Hiç Bursa, Eskişehir, Mardin, Urfa gibi, otobüslerle, geçtim yabancısını yerli turist kafilesi gördünüz mü bu şehirde.
Bursa’yı hep kıskanmışımdır. Türkiye’nin her yerinden otobüsler dolusu insan akar oraya.
Peki, ya İzmit. Yetkililerimizin şunu yaptık bunu yaptık diye övünüp durduğu şehrimizde, önünde fotoğraf çektirmek için yanıp tutuştuğumuz bir yer hatırlıyor musunuz?
Şehri, artık herkesin elinde olan fotoğraf makinalarıyla hatıralarımıza nakşedip kişisel arşivimize katıyor muyuz?
Sokaklarımızda, caddelerimizde en son ne zaman bir turist gördünüz?
İzmit ile ilgili çok çok özel bir yemek tarifini veya türküleri ya da folklorü hakkında birşey bilen varsa beri gelsin.
Şehrimizdeki büyük fabrikaların önemli misafirlerinin, Sapanca veya İstanbul’daki otellerde konaklatıldıklarını, zira İzmit’imizin günün eğlenceye ayrılan akşam ki kısmına hitap edecek bir şey sunmadığını da biliyoruz.
Şehir içinde ki kafelerin, deniz kıyısındaki çay bahçelerinin ve hatta içkili balık lokanktalarımızın bile, para harcamak isteyenlerin talep ve zevklerine hitap etmedikleri de dikkatli gözlerden kaçmıyordur..
Bir şehir bu kadar büyük bir ekonomiye ev sahipliği edecek, yani paranın kazanıldığı ama harcanmadığı bir yer olmayı da başarabilecek. İşte bu şehrin adı İzmit.
İzmit’in insanlarını akşam keyifle dışarı çıkarabilecek, düzeyli eğlence mekanlarını yaygınlaştırmak, dolayısıyla İzmit’te kazanılan paranın hiç olmazsa bir kısmının İzmit’te harcanmasını teşvik etmek de günah sevap değerlendirmelerinin dışında olarak şehir yöneticilerinin işidir.
Bol betonlu projelerin uçustuğu seçim vadlerinin arasına serpiştirilmiş sosyal doku soslarından daha fazlasını haketmiyor mu İzmit.
Aşina olduğumuz sanayi şehri tanımını inkar etmeden ancak, sanayinin getirileriyle götürülerini yine bu şehirde buluşturmak zorundayız.
Sonuçta 2014 yılındayız. Artık kimse Kocaeli’ni işçi deposu olarak tanımlayarak politika üretmemelidir. Üstüne ne koyabileceğimizle daha çok meşgul olmalıyız.
Kimlik kazandırmaktan başlayarak.….
Osman BOZ