Okul ve askerlik gibi geçici ayrılmaları saymazsak eğer, kendimi bildim bileli bu kentte yaşıyorum.
Son 20-25 yılda kentin nereden nereye geldiğini tüm dikkatli gözler gibi izledim. Bu kent, kim ne derse desin, ileriye doğru adımlar attığı gibi, hala da çekiciliğini devam ettirmektedir.
Bir kere bir dünya metropolünün, İstanbul’ un bitişiğindedir. Sanayi altyapısı bakımından hala ülkenin en değerli arazisidir. Nüfusu nitelikli, üretimi bereketlidir. Ancak ne hazindir ki, ülke hazinesine 20 koyup 1 almaktadır.
Ama gelin görün ki, Kocaeli’liler olarak, ekonomide yarattığımız katma değerin, sosyal siyasal, ekonomik ve psikolojik olarak kent yaşamına dönüşümünü sağlayacak resmiyet dışı mekanizmaları kurmakta pek becerikli değiliz.
Siyaset temelindeki örgütlenmelerin bu ayrışmaya tesiri olamadığı gibi daha da güdükleştirmektedir. Çünkü bu kentteki siyaset de çok dar bir zümre ve görüş alanında paslaşmaktan ibarettir. Hal böyle olunda da siyasetin getirdiği iktidarı elinde tutanlar, her şeyi bilme tekeline de sahip oluyorlar.
Kent için en doğru olduğuna inanılan herhangi bir konuda karar alma sürecinde, bu kent adına siyaset yapanların parti rozetlerinin altında ezilmesi, akil adamları bulmak, dinlemek, yerel yada genel yönetim mercilerine göndermekteki becerimizin de göstergesidir.
Dolayısı ile mevcut süreç, kentin siyasal tercihlerindeki değişikliğin, pratikte kent yaşamına ya da pozitif geleceğine yönelik bir artısı olmadığını, adeta bir tür kısır döngü içinde zaman geçirildiğini suratımıza çarpmaktadır.
Bu süreci tersine çevirecek çalışmaları yönlendirecek binlerce personeli ve teknik ekipmanları olan, atanmış ve seçilmiş (her şehirde olduğu gibi) idari birimlerin varlığı, ne ironidir ki kentsel refahımıza bir katkı sunamamaktadır.
Kocaeli’nin işte bu noktadaki eksiği biraz da, siyasetten beklentisi olsun olmasın fikirlerine değer verilen, kentin 10-20 hatta 50 yıl sonrasına yönelik öngörüleri sunabilecek akil adamlarının olmaması, ya da varsa da seslerinin çıkmaması veya bunların izole edilmesidir.
Bugün kentimizde herhangi bir gündem hakkında konuşanlara baktığımızda -Çetin Atlan üstadın dediği gibi- hazineden geçinenlerin ahkam kestiği, çoğunluğu onların astları olmak üzere cılız grupların da dinlediğini görürüz.
Kente dair olası entelektüel birikimlerin söylemlerini boğan, ve adeta en fazla ve doğru kabul edilesi konuşmayı yapma hakkını herkesten fazla elinde tutan protokol tayfasının kentlilik bilincinin yaratılması konusunda ne kadar cılız kaldığı ortada.
Tamam burası İstanbul değil, KOBİ zengini Bursa da değil, memur kenti Ankara hiç değil. Ama tüm bunlar bu kentin sadece resmi yetkililerin öngörülerine sıkışarak yönetilmesini haklı mı kılmalıdır? Daha hazin olanı ise, sivil seslerin çıkamamasından adeta haz duyarcasına, kullanılacak yetkiyi olgunlaştıracak fikirler de sadece hazineden geçinenlerin arasında yeşertilmeye çalışılmasıdır.
Şüphesiz Kocaeli için önemli ve değerli fikirleri olan hemşerilerimiz vardır. Kamu yöneticilerimiz, siyasi görüş farklılıklarından etkilenmeden, fikirlerinden yararlanmak üzere bu kişilere ulaşıp onların seslerinin gün ışığına çıkmasını sağlamak, onlara mikrofon olmak zorundadır.
Kent adına bir şeyler söyleyen herkesin görüşüne kulak verilmeli, bir yere kaydedilmeli
Nede olsa nicelikten nitelik doğar