DEVLET AKLININ TAHRİBATI
Devlet dediğiniz sadece sınırlarla çizilmiş bir toprak parçası değildir.
Devlet, akıldır.
Devlet, kurumsal hafızadır.
Devlet, milletin namusunu, şerefini, istikbalini koruyacak sistemin adıdır.
Peki, bugün bu sistem ayakta mı?
Devlet aklı; bugün televizyon ekranlarında, bürokratların, bakanların, yandaş yazarların dilinde çok sık dolaşıyor.
Ama dikkat edin: Ne zaman bir yolsuzluk savunulacak olsa, ne zaman bir rezaletin üstü örtülecek olsa, hemen “devlet aklı” diyerek meseleyi perdelemeye çalışıyorlar.
Bu mudur devlet aklı?
Kendinde akıl ve ahlak olmayan insanların diline düşmüş bir kavramdan söz ediyoruz artık.
Hırsızlığı, yolsuzluğu, adam kayırmayı meşrulaştırmak için kullanılan bir maske.
Vatana ihaneti bile “devlet aklı” diye pazarlıyorlar.
Ama gerçek devlet aklı bu değildir!
Gerçek devlet aklı, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu sistemde gizlidir.
Cumhuriyet’in kurumsal yapısında, anayasasında, kuvvetler ayrılığında, liyakatte ve halk iradesinde vardır.
Devletin aklı; parlamento duvarlarında, Anayasa Mahkemesi kararlarında, Danıştay’da, Sayıştay’da, Merkez Bankası’nda, Harp Akademileri’nde tecelli ederdi.
Yani her biri bir aklın, bir süzgecin, bir milli iradenin ürünüdür.
Ama o kurumlar tek tek bozuldu.
Bugün yaşadığımız kriz, devlet aklının değil; devleti akılsızlaştıranların krizidir.
---
I. AKIL TASFİYE EDİLDİ, BİAT YÜCELTİLDİ
Devletin üst kadrolarına bakın.
Liyakatli insanlar değil, sadakatli yandaşlar doluşmuş durumda.
Danışman enflasyonu, protokol israfı, unvan çılgınlığı, ama hiçbiri iş yapmıyor.
Yapan da susturuluyor.
Çünkü sistem bilgiye değil, biata göre kuruldu.
Devletin merkezinden bilgi akmıyor, propaganda pompalanıyor.
Kararları artık kurumlar değil, tek bir irade veriyor.
Kurumlar içi boş tabelalara döndü.
Bakanlıklar sadece onay makamı, yargı sadece formalite, Meclis ise bir dekor!
İşte aklın tasfiyesi böyle olur.
Bu, devlet aklı değil; devletin şahıs aklına indirgenmesidir.
Ve bu tehlikelidir.
Çünkü şahıslar fanidir.
Ama milletin devleti baki kalmalıdır!
---
II. EKONOMİDE YIKIM: DEVLET AKLI DEĞİL, KEYFİYET
Bir zamanlar bu ülkede devlet planlama yapardı.
Bugünse ekonomi kumar gibi yönetiliyor.
Bir gece yarısı kararıyla faizler iniyor, başka bir sabah çıkıyor.
Kur korumalı sistemle milyarlarca dolar yandaşlara aktarılıyor.
Kamu ihaleleri şeffaf değil.
Sayıştay raporları sansürleniyor.
Merkez Bankası'nın bağımsızlığı yok.
Devletin kasası, bir ailenin cebine dönüşmüş.
Ve bütün bunları da “devlet aklı” diye savunuyorlar.
Hayır!
Devletin aklı, milleti yoksullaştırmaz.
Devletin aklı, kamu kaynaklarını üç beş müteahhide peşkeş çekmez.
Devletin aklı, üretimi değil; israfı değil, sanayiyi önceleyen politikalarla çalışır.
Bugün ise üretmeyen, tüketen, borçlanan, ithalata bağımlı bir yapı var.
Bu bir çöküştür!
Ve bu çöküş; ekonomi değil, akıl krizidir!
---
III. GÜVENLİK VE ORDU: MİLLETİN NAMUSUYDU, PARTİNİN EMRİNE VERİLDİ
Devlet aklı, ordusuyla vardır.
Ama TSK, artık kurmay akıl değil; siyasi sadakatle şekillendirilen bir yapıya dönüştü.
Askerî okullar kapatıldı, Harp Akademileri yok edildi.
Liyakat yerine sadakat yerleştirildi.
Komuta zinciri yerine parti disiplini geldi.
Bugün sınırlarımız delik deşik.
Göçmen akını, iç güvenlik tehdidine dönüşmüş durumda.
Terör örgütleri kırsalda değil; şehirlerde, metropollerde yapılanıyor.
İstihbarat, sahada değil; sosyal medyada operasyon yapıyor.
Bir milletin ordusu, tören için değil; vatanı savunmak için vardır.
Ama bugünkü tablo, caydırıcılığını yitirmiş bir yapı gösteriyor.
Devletin aklı, ordudan çekilmişse; o devleti kimse ciddiye almaz!
Ne içeride ne dışarıda…
---
IV. HUKUK VE ANAYASA: DEVLETİN AKLIYDI, ARTIK VESAYET ALTINDA
Hukuk devleti olmak, anayasal devlettir.
Devletin aklı, mahkemede tecelli eder.
Yasama, yürütme ve yargı dengesi; akıl dediğimiz şeyin kurumsal teminatıdır.
Ama bugün Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayanlar, alt mahkemelere hükmedenler, “talimatla” adalet dağıtanlar var.
Hakimler, savcılar bir partinin ya da cemaatin militanı haline geldiyse…
O devlette hukuk kalmaz.
Ve hukuk olmayan yerde devlet aklı aranmaz!
---
V. SONUÇ: DEVLET AKLI, YENİDEN TESİS EDİLMELİDİR
Devlet aklı; bir kişinin, bir zümrenin, bir çıkar çevresinin değil, milletin ortak aklıdır.
Bu akıl; anayasada, kurumlarda, eğitimde, orduda, adalette, ekonomide birlikte işlerse devlettir.
Yoksa adı kalır, kendisi gider!
Bugün yapılması gereken şey; devletin hafızasını, geleneğini, kurumlarını, liyakat esasını yeniden ayağa kaldırmaktır.
Devlet aklı; geçmişin bir nostaljisi değil, geleceğin teminatıdır.
Bu milletin mayasında akıl vardır.
Yeter ki o akıl yeniden devreye girsin!
Ve biz bu sesi yükseltmek zorundayız:
Devlet bizimdir, aklı da milletindir!