19 Mayıs: Bir Uyanışın, Bir Devrimin ve Umudun Başlangıcı
Her yıl 19 Mayıs'ta coşkuyla kutladığımız Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, yalnızca bir tarihsel dönüm noktası değil; aynı zamanda bağımsızlığa, laikliğe, çağdaşlığa ve halk egemenliğine açılan büyük bir kapının adıdır. Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa, yalnızca bir subay olarak değil, tarihin akışını değiştirecek bir halk hareketinin, anti-emperyalist bir devrimin öncüsü olarak adım atmıştır Anadolu topraklarına.
O gün, Osmanlı’nın çökmekte olduğu, Sevr’in dayatıldığı, milletin yorgun, yoksul ve çaresiz bırakıldığı bir dönemde, karanlığa sıkışmış bir milletin yeniden ayağa kalkma iradesiyle parlayan bir gündür. 19 Mayıs, teslimiyetin değil direnişin, mandacılığın değil tam bağımsızlığın, kulluğun değil yurttaşlığın çağrısıdır.
Atatürk Devrimleri: Karanlığa Karşı Aydınlanmanın Mimarı
19 Mayıs’la başlayan bu yolculuk, yalnızca askeri bir direniş değil, topyekûn bir medeniyet yürüyüşüdür. Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı kazandıktan sonra, bir milletin yalnızca zincirlerini kırarak özgürleşemeyeceğini; aynı zamanda aklını, fikrini, eğitimini, hukukunu da zincirlerinden kurtarması gerektiğini görmüştür. İşte bu farkındalık, Atatürk devrimlerinin temelidir.
Laiklik, kul zihniyetinden yurttaş zihniyetine geçiştir. Din ile devlet işlerinin ayrılması, halkın vicdan özgürlüğünün garantisidir.
Harf İnkılabı, cehalete karşı açılmış bir savaşın simgesidir. Bir milletin kendi dilinde okuması, yazması, düşünmesi demektir.
Kadın hakları, toplumun yarısını susturarak çağdaş olunamayacağını haykıran bir devrimdir.
Medeni Kanun, eğitim reformları, sanayi ve tarımda atılımlar ise yalnızca yapısal düzenlemeler değil, halkın yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen eşitlikçi ve ilerici hamlelerdir.
Atatürk’ün “Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak” hedefi, sadece Batı’ya öykünmek değil, aklı, bilimi, özgürlüğü esas alan bir kalkınma vizyonudur.
Bugünün Türkiye’si: Yeni Bir 19 Mayıs Eşiğinde
Ne acıdır ki bugün, Türkiye bir kez daha 19 Mayıs’ın başlangıç günlerindeki kadar sarsıcı bir karanlığın eşiğinde duruyor. Cumhuriyet’in temel değerleri sistemli biçimde aşındırılıyor. Laiklik tartışmaya açılıyor, eğitimin niteliği düşürülüyor, kadın haklarında geriye gidiş gözle görülür biçimde artıyor. Yargı bağımsızlığı zedeleniyor, gençlerin geleceği karartılıyor, ekonomik bağımsızlık dışa bağımlı hale getiriliyor.
Tıpkı 1919’da olduğu gibi bugün de halkın iradesi gasp edilmek isteniyor. Medya susturuluyor, muhalefet sindiriliyor, toplumsal kutuplaşma körükleniyor. O gün işgal kuvvetleriyle manda teklifleri yapanlar neyse, bugün demokrasiye sırt çevirip otoriterliği meşrulaştırmaya çalışan zihniyet de aynı çizgidedir. Mücadele artık yalnızca siyasi değil; aynı zamanda kültürel, sosyolojik ve bireysel bir direniş haline gelmiştir.
Umudu Yeniden Yeşertmek: Gençliğe Hitabe Bugün Daha Güncel
Atatürk, “Bütün ümidim gençliktedir” derken gençliği yaşla tanımlamıyordu. O ruhu taşıyan herkes gençti onun gözünde. Gençliğe Hitabe’de vurgulanan “İstiklal ve Cumhuriyetini koruma görevi” bugün her zamankinden daha anlamlı ve daha gereklidir. Çünkü tıpkı 19 Mayıs 1919’da olduğu gibi, bugün de bir avuç yürekli insanın kararlılığıyla bir halk yeniden uyanabilir.
Türkiye’nin yeniden bir aydınlanma rotasına girmesi için Atatürk’ün başlattığı devrimci ruhun güncellenmesi gerekiyor. Bu ruh, dogmalardan değil bilimden beslenir; biattan değil özgür düşünceden doğar.
19 Mayıs, Bir Hatıra Değil Bir Görevdir
19 Mayıs, geçmişte kalan bir tarih değil; geleceğe uzanan bir yol haritasıdır. Anti-emperyalist duruşun, halk egemenliğinin ve tam bağımsızlığın temelidir. Bugün, bu değerlere sahip çıkmak, yalnızca bir anma değil, aynı zamanda bir mücadele çağrısıdır.
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında, bizlere düşen görev; o ilk adımı Samsun’da atan Mustafa Kemal’in izinden yürüyerek, çağdaşlık meşalesini yeniden tutuşturmak ve karanlığa karşı daima aydınlığı savunmaktır.