Devletin sembolik olarak gözümüze en fazla göründüğü biçimdir polis. Bir yerde polis varsa, orada devlet vardır diye düşünürüz.
. Bir yerde polis varsa, orada devlet vardır diye düşünürüz. Yerleşik hayata geçmenin, medeni hayatı yasal kurallara uygun yaşamanın, uyulmaması durumunda da devletin yasal sopalı elidir polis.
Son 10 yıla damgasını vuran olaylar içinden, belki de insani buyutu en az gözetilen bir konu olduğu için uzun zamandır bu konuda bir yazı yazmayı düşünüyordum. Görün ki İnternet yasası ile ilgili olarak İstiklal caddesinin karışıp, polisin ortalığın tozunu attırdığı bir döneme denk geldi. Olsun şeytan azapta gerek.
Bir yerde okumuştum. Polis teşkilatındaki sadece alt düzey memurlara Polis deniyormuş. Rütbe yükseldikçe Amir ve Müdür olarak tanımlanıyorlar ve hiçbir üst, kendisini mesleğin kurumsal adı olan “polis” olarak tanımlamıyormuş. Neyse bu magazini geçelim.
TSK hariç, en büyük Silahlı bürokrasi örgütümüz olan polis teşkilatı ile ilgili son dönemlerdeki kamuoyu algısının tatmin edici olmadığı herkesin tespitidir. Zaman zaman kurumu yıpratacak tutumların ayyuka çıktığı, halktan çok devleti koruma refleksi ile hareket ettiği de ortadadır. Hoş bu tutum bugüne özgü de değildir. Bizde devlet her zaman halkı kendine düşman görür. Polisle de kendisini korur. Heleki bir de, bugünkü gibi tek parti yönetimlerinde polis tamamen siyasi otoritenin emir kulu haline getirilir.
Gezi sürecinde herkes konuştu. Polis amirleri, müdürleri de çokça konuştu. Ancak neden gaz sıkan, ateş eden, jop sallayan, su sıkan, uykusuz kalan belki de sorguladığı ama uymak zorunda kaldığı emirlere riayet eden emir kulu “polis”ler konuşmadı ya da konuşturulmadı.
Tüm ülkelerde en kapalı birimler silahlı devlet birimleridir. Bir yere kadar bu ketumluğu anlayabiliriz. Ancak, oradaki bazı işlerin nasıl yürüdüğünü bilmek, ve onun üzerinden çözümlemeler yapmak, vatandaşlık görevimiz dir de.
Polis eleştrisi, o kadar çok yapılıyor ki; bu konuda ne yazılsa, yazılanların tekrarı olur. Ancak konunun insani boyutu yokmuş gibi davranılması da bir başka haksızlık.
Biliyoruz ki Polis, bizzatihi gariban vatandaşların çocukları sayesinde devletle buluşma noktasıdır. Her ne kadar polis okullarının şu bu cemaat tarafından kontrol edildiği söylese de bu meslek grubu da ülkenin genel –düşük- eğitim düzeyinden kurtulma ihtimali varmış gibi davranamayız. Hangi zenginin çocuğu polisliği seçiyor? Gencecik çocuklar acaba polis okullarında hangi maddi manevi şartlarda okuyorlar? Biliyor muyuz?
Diğer taraftan,makul haklarını alabilecekleri en azından müzakere edebilecekleri bir sendikaları da yok. Hakları gasp edilcek, fazla mesai alamayacak, her toplumsal olayda, hovarda siyasiler tarafından toplumun üzerine fütursuzca gönderilecek, taşıdığı silahin bile parasını ödeyecek, en ufak bir siyasi yansımalı krizde sanki eşi- çocuğu arkadaşı anası babası yokmuş da robot olarak imal edilmiş gibi oradan oraya sürülecek, işini düzgün yasa bir dert, yapmasa başka bir dert olacak, yaptığı işin stresi ve kazancı arasındaki farkın yanı sıra, bizzat içlerinden çıkan siyasilerin bulaştıkları rezilliklerle, kurumsal olarak kendilerini daha da kirli hissedeceklerdir. Sonra biz de en kolayını yaparak, polis eleştrileri yazacağız. Demokratik kültüre uygun olarak resmi veya sivil yapılar tarafından incelenebilmesi, özellikle hükümetlerle olan zorlama ilişkilerin şeffaflaştırılması, polis ile vatandaşın birbirine güvenini geliştirecektir.
Elbette devletin tüm organları gib,i silahlı bürokrasinin ve tabii polisin de bir cumhuriyet idaresinin polisi olduğunu, üniformalarının saygın olduğunu, içlerindeki yasa dışına çıkan, siyasi tavrını mesleğine yansıtan, suç işleyen çürük elmaların bizzat kanunun koruyucusu polis tarafından ayıklanması gerekmektedir. 300 binlere dayanan bir meslek grubunun toptancı bir anlayş işe “şu”cu “bu”cu diye yaftalamak büyük bir camiaya haksızlık olduğu kadar, sosyolojik olarak da mümkün değildir. Biliyoruz ki Polis, kendi içindeki polisliği haketmeyenleri meslektaş dayanışması kılıfına sığınmadan ayıklayabildiği sürece gerçekten polis olacak ve toplumun güvenini kazanacaktır. Dolayısıyla üniformalar cumhuriyetindir. İçine girenin mesleki çapı, kendisiyle alakalıdır.
Toplumu asıl geren, siyaset erbabının toplum üzerinde fiili baskı aracı haline getirilmeye çalışılan Polis’in, görevini yaparken sadece meslek yasaları ve etiğine uygun davranması, ve tabii amirlerince bundan başkasının kendilerinden istenmemesi vatandaş olarak beklentimizdir. Polis asla hükümetlerin polisi değil, devletin ve elbette halkın polisidir.