Günlük hayatta duymaktan bıktığımız sözcüklerin başında gelir “milletvekili” Tüm siyasetçilerin ulaştığı üst noktadır.
Zira ancak vekil olunca – ve eğer hükümetteyseniz bakan, başbakan gibi en üst icra birimlerinin başına geçme şansı olur politikacının.
Takıldığım konu, bizdeki sistemde TBMM’ çatısı altında bulunan herkes gerçekten millettvekili midir? Milletvekili olmanın özdeki şartları oluşmakta mıdır? En azından bir kısım vekiller için.
Bir kısmının feodal ilişkilere dayandığı ancak, önemli bir kısmının da patronaj ilişkilerin sonucu belirlenen adaylar, faşist 12 Eylül anayasasının ürünü Siyasal Partiler Kanunu’nun Genel Başkanları yarı tanrı ilan ettiği bir sistemde gerçekten vekil olabilirler mi?
Özetlersek, kendi dayandığı taban gücü ile seçilerek Meclise girebilen kişiler kanaatimce milletvekilidirler. Zira onlar her şeye rağmen kendileri oldukları için seçilmektedirler. Genel Başkanların iki dudağının arasında hayatiyet bulan bir siyaset adamı değildirler. Bu tür vekillerin haricindekiler, daha sonraları kendilerini geliştirme fırsatı bulsalar bile, sonuçta kendi ağırlıklarını oluşturamadıklarından, bir sonraki seçimde aday gösterilmeyince kolaylıkla siyasi arenadan silinebilmektedirler.
Şahsen TBMM’de çok az milletvekili olduğunu düşünmemin nedeni budur. Örnek verirsem de, kabul etmek lazım, Tayyip Erdoğan gerçekten milletvekilidir. Öyle ya da böyle bir karizma yarattığı, uğruna nice fedakarlıklara katlanabilecek insan yığınları olduğu için veya yönetim erkinin en üst noktasında olma nedeniyle üzerlerinde oluşturulan “önemli insan” yaftası, Erdoğan’ı milletvekili sifatına sokmaktadır. Ancaaaak yine de, acaba Erdoğan, Genel Başkan olmayıp, bir milletvekili olarak bir genel başkanın iki dudağı arasında kalsaydı bu siyasal ağırlığa ulaşabilir miydi? Dahası buna kimse izin verir miydi?
Bence TBMM’de 1 kişi var dense, milletvekili olarak, ben “Kamer Genç “ derdim. Yaslandığı seçmeninin mutlak desteği ile şu veya bu partiden, olmadı bağımsız olarak TBMM’ye girebilen ender şahsiyetlerdendir. Aynı şekilde beklendiği üzere yarın bir gün hapisteki APO çıkıp, siyasete girse gerçek bit milletvekili olmasını kimse engelleyemez.
Toparlarsak, mevcut siyası haritada AKP’ Erdoğan milletvekilidir. Bir kaç ağır top da vekil sayılabilecek seçmen ağırlığına sahiptir. Şu kadar ki, Erdoğan’ın istediğinde kolaylıkla silebilecekleri bu gruba girmez. Tüm vekiller Erdoğan’ın yüzü suyu hürmetine kendini vekil sanıyor. Kentteki yerel seçim afişlerinde Başbakan’ın resminin bulunması neyi açıklıyor sanıyorsunuz?
CHP’de Genel Başkanla birlikte AKP’dekinden daha fazla milletvekili vardır. Zira CHP’de Genel Başkan, siyaset erbabının heveslerine ket vurabilecek güce ve otoriter yönetim anlayışına Erdoğan Kadar sahip değildir. Örneğin Erdoğan, Bülent Arınç’ siyaseten kesebilir, Ancak Kılıçtaroğlu, Muharrem İnce’yi kesemez. Bu nedenle İnce, Arınç’tan çok daha ağır bir milletvekilidir. Bu nedenle CHP’de ” Şapka koysam kazanırım” formülü işe yaramaz. Veya Tüm Kocaeli’nde sevin sevmeyin sadece Sefa Sirmen önseçimden çıkarak artı kendi gücüyle gelen bir başkan adaydır. Önseçimle gelen diğer adayların da hakkını yememek lazımdır.
CHP nin durumu MHP ile de benzerdir. Artık Kürt Partisi demekte bir sakıncanın kalmadığı BDP’de durum daha karışık gibi. Çok net bir dava uğruna siyasal mücadele veren siyasetçileri, kendi ağırlıklarıyla mecliste iseler vekildirler. Ancak onların da siyasi geleceğine başka yerdeki bir güç karar veriyorsa ve bundan dayandıkları kitle rahatsız olmuyorsa vekil sayılmazlar.
Peki bunca vekil, vekil değiller ise nedirler? Parlamenterler diyebiliriz. Yani meclise girmelerine neden olan güç, Kamer genç gibi dayandıkları halk değil de Genel Başkanları ise, sorun yok sistem böyle deriz, ama milletvekili diyemeyiz. Siyasal faaliyetlerde bulunana ve hiç de ayıp veya yanlış diye tanımlayamayacağımız üzere Parlamenterdirler . Şimdi vekiller kendilerine bu soruyu sorup cevaplarıyla yüzleşebilirier.
Osman BOZ
Subat 2014