
Ülkemizde resmi makamların açıkladığı her bilgiye neden kuşkuyla bakar olduk.
Neden yapılan her açıklamaya güvenemiyoruz.
Çünkü, Geçmişte birçok konuda resmî açıklamalar ile gerçeğin çeliştiğine de şahit olduk.
Şimdi de resmî açıklama, Gebze’de çöken ve bir ailenin yok olmasının nedeni olan bina ile ilgili olarak, binanın kendi zemininde sorun varmış açıklaması yapıldı.
Bu açıklama doğru bile olsa, inanmakta zorlanıyoruz. Yine kafamızda sorular var. Sadece o binanın zemininde sorun varsa,
o zaman o bölgedeki yirmiden fazla apartmanı niye boşaltınız?
Yıkılan bina ile ilgili açıklanan doğru ise, o bölgenin tamamında zemin sorunu var demektir.
Bu durumda ilk akla gelen, zemin ile ilgili ciddi ve doğru tespit yapılmadığı yönündedir.
Benzer metro çalışmaları Körfez-Kartepe metro hattında da geçerlidir.
Gebze'de yaşanan olay sonrası, özellikle bu metro hattının geçeceği bölgedeki vatandaşları da tedirgin etmiştir.
Evet metro gibi toplu taşıma araçları çağdaş bir uygulamadır ve gereklidir.
Ancak hiçbir şey insanların can güvenliğinden daha önemli değildir.
İlgililerin de bu konuda en az bizim kadar hassas olduklarını düşünüyoruz.
Tek başına hassas olmak yetmiyor yapılanları ciddi şekilde takip etme gerekiyor.
Dileriz bir daha metro ile ilgili bu tür sorunları yaşamayız.
Ne yazık ki dilekte bulunmakla iş bitmiyor, hemen ardından bir başka acı aynı bölgeden geliyor.
Mahalle içinde resmi binalar ile yan yana konutlar ile iç içe yanma riski yüksek bir parfüm imalat işyerinde çıkan yangın haberiyle sarsılıyoruz.
6 insanımızı kaybediyoruz.
Resmî açıklamalara göre, işyerinin ruhsatı varmış. Kim nasıl vermiş esas sorgulanması gereken bu değil mi?
Aldığımız bilgilere göre yedi kamu görevlisi açığa alınmış. Kuşkusuz iş sağlığı ve güvenliği açısından ilgili kurumların sorumlulukları vardır.
Ancak o bölgenin, konut alanı mı, sanayi alanı mı olduğuyla ilgili nasıl bilgiler var tam olarak bilinmiyor.
Bakanlığın ifadelerine göre soruşturmalar her yönüyle başlatılmış.
Bu kez soruşturmaların doğru yapıldığına ve suçluların tespitinin doğruluğuna inanmak istiyoruz.
Gerçekten bu canların yok olmasından sorumlu olanların vicdanları kararmamışsa vicdan azabı çekeceklerdir.
Çünkü vicdanın sesi susturulamaz.
Dostoyevski'nin dediği gibi;
“Vicdanın sesini susturmak, insanın kendi ruhunu öldürülmesidir”
Ancak bizim arzumuz, adaletin adil tecelli etmesi, suçun cezasını vicdanlara bırakmamasıdır.