Yaş ilerledikçe o yaşa uygun davranmak gerekiyor.
Zaten başka seçeneğimiz de yok. Zira bünye hemen size bazı sinyaller göndererek uyarıyor.
Uymazsanız doğacak sonuçlara katlanmak durumundasınız.
20 senedir yazları Datça’da geçiriyorum. Yaklaşık yol 770 km.
Önceleri İzmit’ten kontağı açıp,Datça ya kadar gidebiliyordum.
Artık arada bir yerlerde durma ihtiyacı hissediyorum. Çünkü, diz kapaklarım sos veriyor.
27 Nisan’da kısa süreliğine yine yola çıktım. Ara molayı Manisa’da verdim.
Tam da Manisa mesir macunları töreninin olduğu gün.
Törenlere tam olarak yetişemedim ama tören alanlarını gezdim.
Manisa'ya daha önce de gitmiş ve gezilebilecek yerleri gezmiştim. Osmanlı döneminden kalan külliyeler ve tarihi camilerin çok iyi korunduğunu gördüm. Mesir macunu törenleri de bu tarihi mekanlarda yapılıyor.
Bu tarihi yapıların karşısında yer alan meydan ve Manisa valiliği binası ile, iş bankasının faaliyette bulunduğu binayı hayranlıkla izledim. Tarihi dokusu korunmuş yapılar.
Önceki gittiğim yıldan bugüne şehir büyümüş. Ülkemizdeki büyüyen tüm şehirlerde olduğu gibiManisa’da büyüdükçe çirkinleşen yapılardan nasibini almış.
Ertesi gün Manisa'dan Datça’ya doğru yola çıktım.
Ege mayıs ayının o çılgın güzellik elbisesini giymiş. Yollar boyu o güzellikleri seyrederek yolumuzu tamamladık.
Datça'da kaldığımız süre içinde, genellikle doğada dolaşmayı tercih ettik. Papatyalar, gelincikler ve birçok çiçek türü adeta birbiriyle yarış halindeler. Doğada keklik kokusunu içimize çekerek Datça koylarının güzel manzaralarını seyrettik.
Tasarladığımız işlerimizi bitirdikten sonra İzmit’e dönüşe geçtik.
Bu kez dönüş yolunda verdiğimiz ara mola İzmirÇeşme ilçesi oldu. Çeşme'yi ilk kez görüyorum. Bir orak biçiminde limanın etrafında toplanmış görüntüsü bulunmaktadır. Karşıda 9 mil uzaktan sakızadası net bir şekilde görünüyor.
1700lü yıllardan kalma büyük kalesi ve 2 katı geçmeyen mimari yapısı ile çeşme şirin bir sahil beldesi görünümünde. Esnafın ziyaretçilere davranışları son derece kibar ve sunulan hizmet de bence Datça’ya göre daha kaliteliydi.
Bir gece konakladıktan sonra sabah tekrar yola koyulduk. Alaçatı ve ılıca gibi yerlerigörmeyi bir başka zamana bıraktık.
14, 30 sularında Gölcük’e geldik. Başiskele’ye geldiğimizde belediye başkanının köprüye astığı bir yazı dikkatimi çekti.
“BURADA HER ŞEY DOĞAL HALİYLE OLUR” sayın başkan göçükten saat 14:30 da çıktık,Yuvacık kavşağına geldiğimizde saat 15 ti. Tahmini 7-8 kilometrelik bir yoluotuz dakikada bitirebildik.
Sizce bu çok doğal bir durum mudur?
Diyeceksiniz ki benim görev alanım içinde değil. Evet doğru sizin boyutlarını aşıyor olabilir. Ama sizi hiç ilgilendirmiyor da denilemez.
Sizin bölgenizde olan bu durumu doğal olarak kabul etmek mümkün değil. Belki de en öncelikli sorun olarak yetkililere götürmek ve takip etmek ve sonuç almak gibi bir fonksiyonunuzun olması gerektiğini düşünüyoruz.
Ben ve benim gibiler ayda yılda bir o yolu kullanıyor olabilir. Ama oranın insanlarının bu çileyi ne zamana kadar çekecekleri sizi mutlaka ilgilendirmesi gerekir. O yol hiç de sloganınıza uymuyor.