
Türkiye’nin yakın tarihi, sadece darbelerle, faili meçhullerle, kumpaslarla değil; aynı zamanda görünmeyen bir aklın, görünmez bir örgütün izleriyle doludur. Bu örgütün adı artık sır değil: Gladyo.
Batı’nın Sovyet yayılmacılığına karşı kurduğu sözde “stay-behind” yapılanmalarının en kanlı, en karanlık kolu Türkiye’de yuvalandı. Ne var ki, amaç Soğuk Savaş bitince değişti: Artık hedef, Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi evlatlarıydı.
Gladyo’nun Türkiye operasyonu, sadece bir “dış bağlantı” meselesi değil, içeriden devşirilmiş bir ihanettir. Devletin damarlarına sızan, siyaseti, yargıyı, medyayı, orduyu, akademiyi yönlendiren bir aklın eseridir. Aytunç Altındal’ın yıllar önce yaptığı o çarpıcı tespit hâlâ kulaklarımızda çınlıyor:
> “Bu ülke kendi derin devletine değil, NATO’nun derin devletine teslim edildi.”
Evet, teslim edildi. Çünkü Türkiye’deki Gladyo yapılanması, kendi “yerli” taşeronlarını oluşturdu. Kimileri “devlet adamı” kisvesiyle, kimileri “milliyetçi” maskesiyle, kimileri “hoca efendi” kılığında bu yapıya hizmet etti. Sonuç? Devletin hafızası parçalandı, kurumlar itibarsızlaştırıldı, milli kimlik aşındırıldı.
Faili meçhul cinayetler, aslında meçhul değildir.
Karanlık odakların elinde kalem değil, tetik vardır.
Susurluk’la, Şemdinli’yle, Ergenekon kumpasıyla, Balyoz’la ve daha nice dosyayla bu ülkenin direnen damarları kopartılmak istendi. Her direnişin ardından bir “temizlik” adı altında milliyetçi, Atatürkçü, devletçi kadrolar tasfiye edildi. Oysa temizlenen vatanseverlerdi; kalanlar, Batı’ya biat edenlerdi.
Bugün kimse çıkıp “Gladyo bitti” demesin. Bitmedi.
Sadece kılık değiştirdi. Artık üniforma değil, takım elbise giyiyor. Artık tabanca değil, kredi, fon ve medya kullanıyor. Artık darbe değil, “koalisyon” kuruyor.
Ve en tehlikelisi, artık “muhalefet” içindedir.
Bakınız, Aytunç Altındal yıllar önce “Gladyo’nun iki kanadı vardır” diyordu: Bir kanat CIA merkezli, diğer kanat ise Vatikan-Avrupa hattında. Bu iki kanat zamanla Türkiye’nin içindeki bazı “liderleri” yanına çekti.
Bugün terörist başı Öcalan ile aynı küresel aklın farklı bir devresinde yer aldığı iddia edilen Bahçeli’nin çizgisine bakın.
Bir zamanlar “vatan, millet, devlet” sloganlarıyla yola çıkan bu yapı, bugün milletin vicdanını susturmanın, milliyetçiliği etkisizleştirmenin aparatı hâline getirilmiştir.
Bir yanda İmralı’da “devletle müzakere” yapan bir terörist, diğer yanda “devletin bekası” diyen bir siyasetçi…
Aynı küresel mühendisliğin iki kutbu, iki ucudur bunlar.
Gladyo’nun ustalığı da tam burada gizlidir:
Herkesi kendi kimliğiyle vurmak.
Muhafazakârı dinle, solcuyu özgürlükle, milliyetçiyi vatanla, Atatürkçüyü Cumhuriyet’le kandırmak.
Her kimlikten adam devşirmek, her kesime bir “lider” yaratmak.
Ve sonunda milletin enerjisini birbirine çarpıştırmak.
Bugün Türkiye bir yol ayrımındadır.
Ya bu kirli yapıları, bu satın alınmış siyasileri, bu kumpasçı medya düzenini yerle bir edecek…
Ya da bir milletin bin yıllık birikimi, Batı’nın laboratuvarında “model ülke” adı altında eritilecektir.
Devletin kılcal damarlarına kadar sızmış bu yapının en güçlü silahı, unutkanlık ve korkudur.
Korku aşılanır, unutturma mekanizması çalıştırılır, toplum “normalleştiğini” sanır.
Oysa normal olan işgaldir.
Ve bu işgalin adı Gladyo’dur.
Artık yüzleşme vaktidir.
Faili meçhuller aydınlanmadan, siyaset finansörlerden bağımsızlaşmadan, medya bu yapının pençesinden kurtulmadan hiçbir “demokrasi” söylemi gerçek olamaz.
Devletin omurgası, milletin hafızasıdır.
O hafızayı satın alamazsınız, ancak susturabilirsiniz.
Ama bir gün, susan millet konuştuğunda, bütün Gladyolar yerin dibine gömülür.
Bu topraklarda “Gladyo bitti” diyebilmek için,
devletin yeniden milletin eline geçmesi gerekir.
Not / Kaynaklar:
Aytunç Altındal – Gladyo ve Derin Devlet Üzerine Söyleşiler
Mehmet Eymür – Kontrgerilla Belgeleri
Faik Bulut – Derin Devlet ve Türkiye Gerçeği
Soner Yalçın – Reis – Gladio’nun Türk Tetikçisi
Cengiz Özakıncı – İşgalin ve Teslimiyetin Belgeleri
TBMM Faili Meçhuller Komisyonu Raporları (1993–1995)
NATO Arşiv Belgeleri – “Stay Behind Operations”