Cavit İnam
Cavit İnam

Düşünce Ve Edebiyat Dünyamızın Prensi : Kemal Tahir

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş yıllarına ve Cumhuriyetimizin kuruluşunu kapsayan geçiş dönemi gelişmelerine, tanıklık ve romanlarıyla katkı yapan Kemal Tahir,

27 Nisan 2015 Saat: 15:35
YORUM YAPTavsiye EtYazdır

Bu yazı 2.963 kez okunmuştur

 Düşünceleri ve eserleriyle “Türk Edebiyat Tarihi”nin ve “Düşünce Dünyamızın” unutulmazları arasında mümtaz bir yer edinmiştir.Kendisini ve yapıtlarını daha yakından tanımamızın, geçmişimize ve geleceğimize de ışık tutacağı ve aydınlanmamıza katkı yapacağına inanmaktayım.

Yaşam Öyküsü;

Kemal Tahir 1910’da İstanbul’da doğmuştur. 11. Meşruiyet öncesi alaylı deniz subayı olan Baba Tahir Bey,  11. Abdülhamit’in hünkar yaverliğini ve Yıldız Sarayının özel marangozluğunu da yapmıştır. 1908’de yüzbaşılıktan emekli olmuş, 1912 Balkan Savaşı’nda teğmen olarak tekrar askere alınmıştır. Savaş bitince bir kez daha emekli olmuştur. Katıldığı Birinci Dünya Savaşı’nda aldığı yaralar nedeniyle, 1916-1918 yılları arasında Aydın, Burdur gibi şehirlerde inzibat subaylığı yapmıştır. Savaş sonrası İstanbul’a yerleşmiş, yapılarda çalışarak hayatını kazanmıştır.

Babasının görevi nedeniyle, Kemal Tahir annesi ve kardeşi Nuri Tahir ile birlikte şehir şehir dolaşmıştır. Bu yüzden ilköğrenimini çeşitli yerlerde sürdürmüş, en son Kasımpaşa Cezayirli Hasan Rüştiyesi’ne devam etmiştir. 1923’te orta öğrenimini tamamlamış, Galatasaray Sultanisi’ne girmiş, onuncu sınıfına kadar okuyabilmiştir. Annesinin ölmesi ve hayatını kazanma zorunluluğu, öğrenimini yarıda bırakmasına neden olmuştur.

(1936-1946) yılları aydınları arasında egemen olan, sosyalist dünya görüşünden etkilenmiştir. Anılarında; “Evimde sosyalizme ait Fransızca kitaplar bulundu. Kardeşim Nuri Tahir o sıra gedikli üst çavuş idi. Kardeşim aracılığı ile donanmadaki erbaşlara, Sabahattin Ali’nin hikaye kitaplarını propaganda için yolladığım ileri sürüldü. Tabii ki yalandı. Fakat iki tanık uyduruldu” açıklamasına yer vermiştir. Böylece, yargılama sonucu, mahkeme heyeti nezdinde,  askeri isyana tahrik ve teşvik suçunu işlediğine tam bir vicdani kanaat hasıl olduğundan, 15 yıl ağır hapse mahkum edilmiştir. O sırada Kemal Tahir henüz bir yıllık evlidir.

İstanbul Tevkifhanesi’nde, 1940’e kadar iki yıl kalan Kemal Tahir, ünlü sarı defterlerini; hapishane ortamındaki kader mahkumlarından edindiği dinlenceleri ve gözlemleri esas alarak doldurmaya başlamıştır. Nazım Hikmet,  Hikmet Kıvılcımlı gibi düşünce suçlusu arkadaşlarıyla birlikte, Çankırı Cezaevi’ne gönderilmiştir. Bu ara, ilk eşi öğretmen İrfan hanımdan boşanmıştır. Nazım Hikmet’le 16 aylık beraberlikleri sırasında, “Tarihöncesi” adlı köy romanına başlamış, 100 sayfa kadar yazmıştır. Nazım’la olan ilişkisi, 1950 yılına kadar kitap ve dergi alış verişiyle sürmüştür. Sağırdere’ye de Çankırı cezaevinde başlamıştır.

Kemal Tahir, 1941’in yarısından, 1944 yılı sonlarına kadar kalacağı Malatya Cezaevi’ne gönderilmiştir. Bu üç yıl içinde; “Namusçular”, “Telgrafçı Abdürrahim Bey”, “Karılar Koğuşu”, Şeyh Süleyman Efendi” gibi hikayeleri  not olarak tutmuştur. Bu sıralarda, yazarımız, Malatya’da bir fabrika işçisi kızla nişanlanmıştır. Roman taslaklarını Nazım’a göndermiş, karşılıklı Türkçe ve Fransızca kitap alışverişinde bulunmuştur. 1944’ün sonlarından, 1949 yılına kadar Çorum Cezaevi’nde kalmıştır. Başsavcı’nın yardımlarıyla milli kütüphaneden özellikle tarihi eserler bakımından çok yararlanmıştır. Sarı defterine, “Mülkiyet Kalesi” gibi roman taslaklarını kaydetmiş,  1949’da Nevşehir Cezaevi’ne nakledilmiş, 1950 yılı genel affından yararlanıp, tahliye olmuştur.

Kemal Tahir’in mahpusluk hayatının en zor günlerini Nevşehir’de yaşamıştır. Yine anılarından; “…cezaevi siyasi  mahkumlar için özel olarak hazırlanmıştı. Cezaevi eski bir kiliseydi. Altı üstü taş, pencereleri insan boyundan yüksekti. Uzun bir koridora benzeyen koğuşta, küçük bir saç soba vardı. Koğuşun apteshanesi yoktu. Geceleri içeri bırakılan bir gaz tenekesi kullanılıyordu…” açıklamalarına yer vermiştir. Kemal Tahir, 13 yıl hep bir ayağı dışarıda olarak cezaevlerinde yatmış, İstanbul’a  dört bin sayfaya yakın notla, romancı olarak dönmüştür.

İkinci eşi Semiha Hanım’ın terzilikten kazandıklarıyla birlikte geçimlerini sürdürmüştür.  Bir aralık “İzmir Ticaret” gazetesinin İstanbul mümesilliğini yapmış, iktisat konularında telif ve çeviri yazıları yazarak geçimlerini sağlamıştır. 1955’te 6-7 Eylül olaylarında komünist parmağı arandığından tutuklanmış, altı ay hapis yatmıştır. 1957 yılında Aziz Nesin’le ortaklaşa,  “Düşün Yayınları”nı kurmuştur. Kemal Tahir hayatı boyunca, sürekli çalışamamanın, tasarladığı konuları tamamlayamamanın korkusunu ve sıkıntısını yaşamıştır. Bir romancı olarak görevini yapabilmenin kaygısını taşımıştır. Ünlü romancımız Kemal Tahir 1973 yılının 21 Nisanında geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yummuştur.

Eserleri, Düşünce Yapısı ve Sanat Anlayışı;

Kemal Tahir öncelikle bir Türk romancısıdır. Kendi işini ve kimliğini böyle tanımlamıştır. Bundan anlaşılması gereken romanlarında, Türk insanının yaratıcı gücünü ve zenginliğini ele almış olmasıdır. Kemal Tahir daha ilk romanlarından başlayarak farklı bir tavır sergilemiştir.  Batı değerlerine ve beklentilerine, alışılagelmiş kalıplara uygun romanlar yazmamıştır. Amacı sadece Batı’dan farklılığımızı belirtmek değildir. Batı çözüm önerilerine ve modellerine de karşı çıkmıştır. Hazır açıklama ve kalıplar dışında kendi toplum gerçeğimizle ilgili söz söyleme çabası içinde olmuştur.

Kemal Tahir 1940’lı yıllardan itibaren roman çalışmaları yapmıştır. Köy gerçeğini yansıttığı,  Sağır Deredere (1955) ve onun devamı olan Körduman (1957) romanlarında;  yeni Türkiye Devleti’nin, Osmanlı’dan, İmparatorluk siyasetinden vazgeçerek, kendisini Anadolu’yla sınırlamasını eleştirel bir dille yermiştir.  Köyü ve köylüyü esas alarak, yeni düzen kurgulama ve mevcudu değiştirme tavrının, kofluk ve dayanıksızlık  olduğu yolundaki  iddialarını romanlarında ortaya koymuştur. Bu anlayış, “Köy Enstitüsü” çıkışlı yazarların köye bakışından farklı bir yaklaşımdır. Kemal Tahir’in köye, daha doğrusu Anadolu toplum gerçeğine bakışı, sadece Kemalizme karşıtlık oluşturmamış, aynı zamanda sosyalist bakış açısını da içermiştir.

Kemal Tahir’in romanlarıyla ilgili ilk tartışma, yine köy gerçeğini yansıtan, Rahmet Yolları Kesti (1957) romanında ki; eşkıyalık olayına bakışıyla ilgilidir. Bu konudaki görüşleri; eşkıyadan devrimci mit yaratan Yaşar Kemal’in,” İnce Memed” romanına tam bir karşıtlık oluşturmuştur. Dönemin sosyalist aydınlarından bu açıdan ayrılmıştır. Ağalık ve eşkıyalık arasındaki bağlantı, resmi kurumlarla,  köy arasındaki ilişki ve uyumsuzluğun bir göstergesi olmuştur.

Kemal Tahir, köy toplumu ve ağalık düzenini konu yaptığı, Yedi Çınar Yaylası (1958), Köyün Kanburu (1959,) Büyük Mal (1970) üçlemesinde;  “Osmanlı Batıcılaşması”ndan, Cumhuriyet’e, 1930’ların sonlarına kadar uzanan tarihsel dönemde, geleneksel Osmanlı düzeninin kırsal yapıda ortaya çıkardığı  bozulmayı, ağa-eşraf sömürüsünü, eşkıyalığı, üretim temeli olmamasına karşın, belli kesimlerin pay kapma çekişmesi olarak ele alması faklı bir yaklaşımın ifadesi olarak algılanmıştır.

Kemal Tahir, edebiyat dışı alanlara ( tarih, felsefe, sosyoloji, psikoloji vb.) da bilinçli olarak el atmış ve eserlerini, bu alanlardaki okumalarından elde ettiği veriler üzerine de oturtmuş bir yazar kimliği edinmiştir. Çükü o, ülkenin geçtiği siyasi ve sosyal dönemeçleri, okurun zihninde tarihi bir bütünlük oluşturmak istercesine, metotlu bir biçimde, sırayla, romanlarında anlatmak istemiştir. Türk romancılarının edebiyattan daha fazla yük sırtlanmak zorunda kaldıklarını, başka disiplinleri de sistemli bir şekilde araştırmaları gerektiğini ifade ederek, tarihi romanlarını oturduğu zemin hakkında da ipuçları vermiştir.

Kemal Tahir’in ele aldığı tarihi devirleri anlatma biçimiyle, hem Cumhuriyet devrinin diğer romancılarıyla,  hem de resmi ideolojinin şekillendirdiği tarih anlayışı ile çatıştığı da görülmüştür. Çünkü Kemal Tahir’in, aynı zamanda Marksist bir yazar olarak Osmanlı’nın kuruluşundan itibaren toplumun tarihindeki önemli aşamaları romanlaştırma eğilimi, Cumhuriyet ideolojisine muhalif, Osmanlı Devleti’nin her türlü yapılanmasına hayran bir tavrın izlerini taşımıştır.

Kemal Tahir’in yerli düşünceye, Türk insanına ve ondaki yaratıcı güce olan inancını, aydın namusunu ve zorbalığa baş eğmeyen kişiliğini kazanması pek kolay olmamıştır. Onun, 1931 yılında “İçtihat Dergisi”nde yayınlanan ilk şiirleriyle girdiği ve “Geçit Dergisi”nde devam eden şairlik serüveni yanında, “Büyük Türk Romancısı” olmaya giden yolculuğunda, uzun süreli mahpusluğunun da çok önemli etkisi ve katkısı olmuştur.

Kemal Tahir de dergi ve gazetelerde takma isimle röportajlar ve öyküler yazmıştır.  Bu arada hapisteyken yazdığı hikayeler den oluşan, Göl İnsanlarını  1941 yılında Tan gazetesinde, Sağı rdere romanını , Son Posta gazetesinde, Körduman , Esir Şehrin İnsanlarını  da, 1953 yılında Yeni İstanbul gazetesinde takma adlarla yayınlamıştır. Ayrıca, Kemal Tahir Refik Erduran, Ertem Eğilmez ve Haldun Sel tarafından kurulan Çağlayan Yayınevi’ne  takma adlarla tefrika romanlar, çeviriler yapmıştır. Bazıları: “Ödeşmek”, “Gönül Denen Hayvan”, Halk Plajı”, “Kastil Büyücüsü”  ve “Mayk Hammer” dizisi olmuştur. Dizi tutununca, aynı içerikli birkaç roman da kendisi yazmıştır.

Kemal Tahir, okuyucusuna;  memleketini ve milletini öğreten, meseleleri üzerinde düşünmeye zorlayan bir yazardır. “Esir Şehrin İnsanları” romanını,  1956 yılında, bu doğrultuda kaleme almış ve kendi adıyla yayınlamıştır. Bu romanında Kemal Tahir, Mütareke devri İstanbul’unda katıldıkları hareketin, doğuşunu ve gelişimini iyice kavrayamamış olan, olaylara bir ucundan katılıp bir başka ucundan dışarıya fırlatılan Osmanlı aydınlarını dile getirmiştir. Meşrutiyet yıllarından ve hatta daha eskilerden, yıkılışın sonuna kadar gelip Kurtuluş savaşı ve Kurtuluş yıllarına kadar uzanacak olan bir ırmak roman serisinin yayınlanan ilk kitap olma özelliğini taşımış ve büyük bir coşkuyla karşılanmıştır. Serinin diğer romanı olan, “Esir Şehrin Mahpusu” ise 1962’de yayınlanmıştır.

1962’de ayrıca, Nazım Hikmet’in mektuplarından cezaevinde tanıdığını öğrendiğimiz, “Kelleci Memet”i yayınlamıştır. Bu roman öğrenmeye, çalışarak yaşamaya bütün nitelikleriyle hazır durumda olan saf, ergen bir delikanlının yavaş yavaş nasıl suçluluğa, kötülüğe, kişileri sarıp sarmalayıp batağına doğru çeken vahşi ve kat kat çürümüş düzene doğru yuvarlandığını anlatmıştır.

Milli Mücadele ve Kuva-yi  Milliyecileri konu aldığı; 1965’te yayımlanan “Yorgun Savaşçı” ilgiyle ve övgüyle karşılanmış, Kemal Tahir romancılığının ulaştığı son aşama olarak değerlendirilmiştir. Kurtuluş savaşının planlanmış gidişine göre yürüyen bir roman olarak tasarlanmıştır. Roman akışı içinde; kuvayi-milliye” evresinin sona ermesi, savaş yönetiminin Mustafa Kemal’den, Yüzbaşı Cemil’lere uzanan kuşağın eline geçmesi  hikaye edilmiştir. Romancı kendisini bu genç subayların çekimine öylesine kaptırmış ki, İstanbul hükümeti  ile, Ankara arasında sallanan, bocalayan yaşlılar birer silik gölge gibi yitip giderken, Mustafa Kemal’in çevresindeki  bu genç subaylara, beklenen aydınlığı genişletme misyonunu yüklenmiştir.

Yorgun Savaşçı filminin yakılması olayı, kültür tarihimizin ilginç bilmecelerinden birini oluşturmuştur. Kemal Tahir’in aynı adlı romanından uyarlanan ve Halit Refiğ tarafından yönetilen Yorgun Savaşçı, 1983’te, 12 Eylül Yönetimi’nce, Denetim kurulu raporuna dayanılarak yakılmıştır. Olayın bilinmezleri ve yankıları bugüne dek devam etmiştir. Bir sinema filminin yakılması, yankıları bugüne dek ulaşan, başlı başına önemli bir gündem yaratmıştır. TRT’den,  Halit Refiğ’e film çekme teklif gelmiş, ayrıca, bu konu için, TRT tarafından önemli bir bütçe ayrılmıştır. Genelkurmay çekim aşamasında filmi sahiplenmiş, senaryo için her türlü imkanı sağlamıştır. Film yönetmeni Halit Refiğ,  ömrü boyunca devletle halkın bütünleşmesini savunan bir yönetmen profili çizmiştir. Kemal Tahir ise, on üç yıl haksız yere hapis yatmasına rağmen, devletini düşman olarak bellememiş, üstelik romanında, Türk askerinin toplumda üstlendiği özel rolü anlatmış, çeteciliğe karşı düzenli orduyu savunmuştur. Hangi boyutu ile bakılıra bakılsın filmin yakılmasını anlamlandırmak ve sis perdesini aralamak mümkün olamamıştır.

Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrini betimleyen,1967’de yayınlanan, “Devlet Ana” tam bir destan niteliği ile ön almıştır. Edebiyat tarihimizin de, tarihi Edebiyatımızın da en önemli olaylarından birini oluşturmuştur. Tarihsel kaynaklardan ve olgulardan hareketle, bugünkü Anadolu insanımızı bir bir çözümlemeye yarayacak ipuçlarını sağlamıştır. Roman Ertuğrul Gazi’nin ölümü ile başlamış ve Bilecik’in alınması ile son bulmuştur. Kemal Tahir’in, Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve yükseliş dönemlerinde, önemli rol  üstlendikleri konusunda tarihçiler tarafından genel kabul gören; ahi-esnaf, gazi-alp, derviş tiplerini canlandırarak tarihi gerçeklere  bağlı kalmıştır. Bu yapıt Türk aydını için, kendini bulma yolunda yeni bir umut olmuş ve çığır açmıştır.

1970’te, “Yediçınar Yaylası” ve “Köyün Kanburu” romanlarının devamı olan “Büyük Mal” yayınlanmıştır. Bu eserinde, Batılılaşma merakıyla başlayan çöküşün, inkilaplar ve devlet yasalarıyla hızlandırılmasının nasıl sonuç verdiği,  yıkılışın hangi şartlarda oluştuğu düşüncesini   romanlaştırmıştır.  1967’de yayınladığı Bozkırdaki Çekirdek romanında ise, “Köy Enstitüsü” uygulamasına getirdiği eleştirel bakışı aydınlar arasında tepkiler neden olmuştur.

Siyasi Olaylar (Serbest Parti) bağlamında,1971 yılında son romanı “Yol Ayrımı” yayınlanmıştır. Romanda; belirli tarihsel koşullar altında yapılmış bir savaştan sonra yaşanan rejim değişikliğinden umduğunu bulamayan eski  Kuvay-i Milliyecilerin dramına yer vermiştir. Osmanlı’nın yıkılıp ondan tümüyle farklı, Batılı bir rejimin kurulmasını hazmedemediklerini ve geldikleri  “Yol ayrımını” anlatmıştır. Kemal Tahir; “kökleri”, kurumları, değerleri ve devlet teşkilatıyla “Osmanlı toplumu”, Batı toplumlarından” üstündür tezi yanında, Batılılaşmanın yanlış anlaşıldığı, “Batılılaşıyoruz” diye benimsenen değerlerin, aslında Türk yaşam tarzına uymadığı savını ortaya koymuştur.  Bu görüşünü öfke dolu bir eleştiri ile anlatmıştır. Söz konusu dönemin olayların, 1969 yılında yayınladığı (İzmir Suikastı ve İttihatçılar) Kurt Kanununda da yer vermiştir.    

Yorgun Savaşçı romanıyla, 1968 yılı “Yunus Nadi “ Roman Ödülü”nü kazanmış,  “Devlet Ana” romanı ise, “Türk Dil Kurumu” ” ödülüne layık görülmüştür. “Sovyet Yazarlar Birliği”nin davetiyle şair Vakıf’ın 250. Doğum yıldönümü anma toplantısına katılmak üzere iki kez yurt dışına çıkmış, Moskova’da Dostoyevski’nin evini ziyaret etmiş, Bakü’de dönemin tanınmış Türkolog ve romancılarıyla görüşmüş, Polonya’yı ziyaret etmiştir.

Sonuç niyetine;

Türk romanının ve düşünce yapısının en özgün temsilcilerinden biri olan Kemal Tahir; yaşadığı zor koşullara ve uğradığı haksızlıklara rağmen; mücadelesini sürdürerek, eserleri ve siyasi  düşünceleriyle,  edebiyatımızı, sanatımızı,  fikir hayatımızı zenginleştiren öncü aydınlarımızdan biri olmuştur. Türk edebiyatının alt yapısının oluşumuna Kemal Tahir kalıcı ve etkin bir katkı yapmıştır. Doğu-Batı sorunu, Sosyalizm, Osmanlı konularını ele alış biçimiyle, Türkiye’nin de dünya sorunları üzerinde kendi sözü ve katkısı olabileceğini göstermiştir.

Bu nedenle; Kemal Tahir’in edebi ve sanatsal olarak büyük değer taşıyan zengin külliyatı, okumaları ve notları, akademik çevrelerce değerlendirilmeli, çalışma sonuçları toplumun hizmetine sunulmalıdır. Ayrıca; Kemal Tahir’in yaşam deneyiminden dersler çıkarılarak;  düşünce ve ifade özgürlüğünü sınırlamayan, farklılıklar içinde birlikte var olma iklimini hakim kılan, hoşgörüyü yücelten ve  konsensüs arayışını önceleyen bir toplum düzeni kurmaya çalışılmalıdır.

 Düşünce ve edebiyat dünyamızın prensi Kemal Tahir’in, kişiliği, anıları ve eserleri önünde saygıyla eğiliyorum.

 

Saygılarımla,

 

Kocaeli Haberci Tavsiye Formu

Bu Yazıyı Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız

Yazarın Diğer Yazıları

"Keyifli bir emeklilik süreci yaşama önerimdir"1 Haziran 2024 Saat: 14:18
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na önerimdir
Yerel seçim başarısı, demokrasi açısından umut oluşturmuştur!14 Nisan 2024 Saat: 13:23
Mahalli seçimlerde, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)'in, "Türkiye İttifakı" söylemi ile, birinci parti olarak elde ettiği büyük başarı, demokratik güçler açısından, geleceğe yönelik umut oluşturmuş, sevinç yaratmıştır.
"İzmit Kent Lokantası" ve sosyal belediyecilik29 Şubat 2024 Saat: 23:04
Sosyal belediyecilik ve halkçı uygulamalar doğrultusunda; İzmit Belediye Başkanı, Sayın Fatma Hürriyet Kaplan'ın girişimlerini takdir ile karşılıyorum.
Kayıp Roma Başkenti Nikomedia, bu konferansla taçlandırıldı27 Kasım 2023 Saat: 16:43
İzmit tarihini arıyor. Bu doğrultuda yapılan arkeolojik çalışmaların tanıtımına yönelik; Nikomedia: Roma İmparatorluğu Başkenti'nden, Türk Endüstri Başkentine temalı konferans harikaydı.
CHP’de değişim ve iktidar umudu23 Kasım 2023 Saat: 14:44
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içinde, seçim yenilgisinin ardından dile getirilen değişim talebinin, yakın ayda yapılan, olağan kurultayında delegeler tarafından karşılık görmesinin sağladı.
Tüm Yazıları
DepolamaTaşıma iletme sistemiMerdiven Tırmanma CihazıEngelli merdiven tırmanıcıUluslararası evden eve nakliyatAdaklıklazer epilasyonAnkara evden eve nakliyat