Nasıl ki çocuklarımızın ellerinin ayaklarının, vücutlarının üşümesine izin vermiyorsak, zihinlerinin de üşümesine engel olalım...
Çocuk, yetişkinden daha az düşünmez inanın. Onlar tıpkı biz büyük insanlar gibi zihinsel, duygusal ve sosyal varlıklar… Bizlerden daha hassas ve daha farkındalıklı düşünüyorlar hatta. Okuldaki eğitim, çocuğun zihinsel, duygusal ve sosyal yönünü geliştirmeli. Çocuğu hayata ve yaşayacağı geleceğe hazırlamalı, üniversiteye, sınava değil! Eğitimde sadece bilgi, akademik beceri değil çocuğun davranış gelişimine ağırlık verilmeli. Çocukları rekabetçi ortamda yarış atı gibi yetiştirmenin bir anlamı yoktur. Gelecek kaygısının tek alternatifi çocuklarımızı birer robot gibi, sevgi ve eğlenceden yoksun yetiştirmek değildir. Eğlenmeyen, oyun oynamayan çocuk mutlu çocuk değildir. Oyun oynamayı bilmeyen, arkadaşlarıyla keyifli zaman geçiremeyen, kahkaha atmaya zamanı olmayan çocuk, aslında hayata en başından sorunlu başlayan çocuktur.
Hayat, bence insanoğlunun kaliteli bir yaşam sürdürmek için maruz kaldığı eğitim -gelişimin bütünüdür.… Kaliteli bir yaşam için önce sağlıklı kişiler, sağlıklı beyinler şart . Ne olur farkında olalım; çocuklarımızın sayısal zekasını işleyip parlatmak tek başına yetmez, başarılı bir hayat sürmeleri için duygusal ve sosyal zekalarını beslemek gerekli, buna yönelik yöntemler bulalım.
“Bakın kocaman insanlar olduk, büyüdük; hala büyüyememiş 30-40’ lı yaşları aşmış kart çocuklarla uğraşıyoruz bazen... Esasında yetişkin olmak demek; çocukluktan gelen doğal kişiliğimizi toplum hayatına uygun olarak şekillendirmek, hata yaptığımızda, (- ki; hata insana mahsus…) bunun farkında olmak, gönül almayı, af dilemeyi bilmektir. Kimse mükemmel değildir; ne olup olmadığımızı farkında olmak kişiyi yüceltir
Çocuklarımızın ders saatleri çok uzun- başarıları düşük; rakamlar söylüyor ben değil.. . Eğitim ciddi bir iş, şansa bırakılamayacak ehemmiyettedir. Öyle ki; yetkin ellerde ülkenin, milletin kurtuluşu, cahil ellerde ise milletin felaketi demektir. Çocuklarını yarış atı gibi, hayatı da sadece koşu yolu gibi gören aileler, çocuklarını sevdiğini söylerken aslında kendilerini sevdiklerini fark etse…
‘’Çocuklar çiçektir’’ deyişi çok manidar bana kalırsa. Evet, çocuklar ile çiçekler arasında en büyük benzerlik var, ikisinin de özenli bakıma, ilgiye ihtiyaçları var. Nasıl ki, gerektiği kadar su ve ışık almayan çiçek soluyor kuruyorsa, çocuklar da yeterli ilgiyi ve sevgiyi hissetmezlerse soluyorlar, sorunlu ve arızalı bireyler olarak toplumda karşımıza çıkıyorlar.
Yapılacak şey, çocuklarımızı sevmek, onları spordan, sanattan ayırmamak, gülmelerine, eğlenmelerine özel zamanlar yaratmak, onları önce kucaklayıp sonra karnelerine bakmak ve güvendiğimizi hissettirmektir.
“Sevgi ve Sporla Kalın”