Kocaeli haberci köşe yazarı sevgili dostum Cavit İnam’ın bu haftaki köşe yazısı adeta CHP. manifestosu niteliğinde, her satırı defalarca okunup üzerinde tartışılmayı hak eden mükemmel bir inceleme/değerlendirme yazısı olmuş.
Kendisini verdiği emekten dolayı kutluyorum.
Bu uzun ve detaylı yazıyı, CHP.li olduğunu bildiğim birkaç tanıdığıma okuttum. İlk tepkileri şu oldu:
‘’Bu arkadaş Kürtçü mü?’’
Devamında ;
‘’ Atatürk devrimlerine karşı birisi mi?’’
Son olarak ise;
‘’CHP düşmanı mı?’’
Hiç birisi olmadığını, yazının dikkatli okunması halinde, gerçek sosyal demokrat, evrensel insani değerlere sahip, birikimli ve iyi niyetli bir insan olarak, bu özelliklerini yazısının içeriğine yansıtmış başarılı bir yazar olarak kabul ettiğimi belirttim.
Yazıyı tekrar ve sakince okuduklarında, büyük oranda benim değerlendirmelerime katıldıklarını, ancak belli hassasiyetler nedeniyle ilk okuyuşta ters tepkiler verilebileceğini, buna hazırlıklı olunması gerektiğini de belirttiler.
Uzun yılların kutuplaşmaları, yaşanmış şiddet olayları, karşılıklı anlayışsızlıklar, farklı yaşam biçimi tercihlerindeki aykırılıklar ve daha pek çok olumsuzlukların sonucu olarak, bölünmeden, parçalanmadan ve dağılmadan bir arada yaşamanın mümkün olamayacağı düşüncesi, toplumun önemli bir kısmı tarafından ön kabul görüyordu.
Artık bu tarz yaklaşımların bitirilmesinin zamanı gelmiştir.
Türkiye; Cumhuriyet değerleriyle muazzam bir işi başarmıştır. Yetiştirdiği insan kalitesiyle, ekonomide ve sosyal yaşamda bir hayli mesafe kat etmiştir. Ama yeterli değildir. Toplumun diğer kesimleriyle barışmanın, onların değerlerinin de saygıyla karşılanmasının, bir arada yaşamanın başarılması için bunların yapılmasının şart olduğunun anlaşılması gerekir.
Her kesim, diğerinin haklarına ve yaşam biçimi tercihlerine demokrasi kuralları içinde riayet ettiği takdirde, sorunlar çözülür diye umuyorum.
İnanç sistemlerinin kaba ve hoyrat davranışlara sebebiyet vermemesi, inanç öğretisi gereği, öncelikle samimi inananların görevidir. Birlikte yaşamanın önündeki en büyük engel, yaratılan korkulardır. Karşılıklı anlayış bu korkuları giderecektir.
Farklı etnik, dini ve mezhepsel aidiyetler, hiçbir şekilde diğerine üstünlük veya aşağılama hakkı sağlamamalı, insani değerler ortak yükseliş değerleri olarak kabul görmelidir.
Ekonomik işleyiş, değer üretimine endeksli, adil gelir dağılımı ve fırsat eşitliği sağlayacak tarzda gerçekleşmelidir. Böyle olduğu taktirde; paylaşım çatışmaları da yaşanmaz, insanlar enerjilerini doğru alanlarda kullanırlar, ekonomik büyüme sağlıklı ortamda sağlanır.
Kısaca; eğitimden ekonomiye, sosyal yaşamdan farklı inanç saygısına, etnik farklılıklardan kültürel zenginliklere, her alanda ortak yaşam alanlarını yaratabildiğimiz oranda, mutlu ve iyi insanlar olabiliriz.
İşte sevgili dostum Cavit İnam, makalesinde böyle bir Ülke’nin hayalini gerçeğe çevirecek siyasal sistemi (Çağdaş Sosyal Demokrasiyi) anlatmaya çalışmış.
Bunu başarmaya aday kişi olarak da, CHP genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu öneriyor. Ben de kendisine katılıyorum.
Tam olarak katılmadığım hususu da yazımın sonunda açıklayacağım:
Dersimli Devrimci Kemal tanımı, neyi ifade etmek istediğini tahmin ettiğim için bana şahsen rahatsızlık vermez ama, bazı hassas kesimlerde kuşku yaratabilir.
Bu tanım; önerilen ortak yaşama aykırı görülebilir.
Dersimli tanımı bölgeciliği, Devrimci tanımı ise baskıcı bir siyasal yapılanmayı çağrıştırıyor diye düşünenler olabilir. Yazıda kusur ararken, aşırı bir anlam yüklemesi yapmış olabilirim.