Özdilek

TBMM

MEMLEKET PARTİSİ GENEL BAŞKANI MUHARREM İNCE YUVAYA GERİ DÖNDÜ

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısında gündem hakkında açıklamalarda bulundu.

24 Haziran 2025 Saat: 17:55
MEMLEKET PARTİSİ GENEL BAŞKANI MUHARREM İNCE YUVAYA GERİ DÖNDÜ
MEMLEKET PARTİSİ GENEL BAŞKANI MUHARREM İNCE YUVAYA GERİ DÖNDÜ

Haber: Özgen Sarıkaya/Net Medya Grup-İGFA-

“GELECEĞE GÜVENLE BAKMAK İSTEYENLERİN TEK ADRESİ; GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN PARTİSİ, CUMHURİYET HALK PARTİSİ’DİR”

“YUNAN ADALARINDA GEZİYOR, KARTALKAYA’NIN ÜSTÜNDEN 150 GÜN GEÇMİŞ PİŞKİN PİŞKİN GÖZÜMÜZE BAKIYORSUN”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısında gündem hakkında açıklamalarda bulundu. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına Türkiye'nin dört bir yanından gelenleri, ekranlarından izleyen, radyolarından dinleyenleri selamlıyoruz. Hepiniz hoş geldiniz. İyi ki varsınız. Biraz önce salona girerken zeytinlerine sahip çıkanlar, doğasına sahip çıkanlar, toprağına sahip çıkanlar, akarsularına, derelerine sahip çıkanlar adına Teyzem kendi bahçesinden kopardığı kekiği getirdi. Bu mis kokulu kekikle Anadolu’yu içimize çekiyoruz. Tüm çevre mücadelelerinin arkasındayız. Birilerinin madencilik faaliyeti için zeytinlerimizi kestirecek olan kanuna; arkasında duruyorlar, biz de karşılarında duruyoruz. Sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz” dedi. Özel, şunları söyledi:

https://youtu.be/ufvQBACSxCU

“MUHARREM İNCE’NİN ROZETİ DOĞDUĞUNDAN BERİ TAKILI ZATEN”

“Değerli konuklar, Türkiye'nin dört bir yanında şimdiye kadar 600’den fazla ilçe binamızda gittim çayımızı içtim. 81 ildeki binamıza uğramadan siyasi faaliyet yapmadım, hepiniz biliyorsunuz. Her seferinde derim ki ‘Burası baba evidir. Bu evin kapıları vatanına, milletine, bayrağına ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e sevgi duyan herkese sonuna kadar açıktır.’ Türkiye’nin bütün demokratlarını baba evine davet ederiz. 31 Mart seçimlerinde kapılarını ardına kadar açtığımız baba evinin çağrımıza kulak verenlerle, bize verdikleri desteklerle partimiz kurulduğu gün olduğu gibi 47 yıl sonra da Türkiye’nin birinci partisi oldu. Bu gurur hepimize aittir. Halen tüm anketlerde Cumhuriyet Halk Partisi farkı açarak birinci parti pozisyonunu korumaktadır. Bir yandan bu güce karşı partimiz iktidarın saldırısı altında, iktidarın aparatına dönüşmüş yargı mensuplarının saldırısı altındadır. Kimi arkadaşlarımız; Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere, bedeli haksız yere cezaevlerinde yatarak ödemektedir. Cumhuriyet Halk Partisi bir ve bütün olarak her geçen gün biraz daha güçlenerek, bir dayanışma ruhu içinde, omuz omuza, 100 yıl sonra bir kez daha Anadolu’nun ve Trakya’nın yükünü sırtlanmış, Gazi’nin partisini iktidara taşımaktadır.

İşte böyle bir günde bir yol arkadaşımızı; baba evine doğmuş, büyümüş, gençlik kolları üyeliğinden Cumhurbaşkanı adaylığına kadar pek çok görevi üstlenmiş olan bir yol arkadaşımızı, bir Cumhuriyet Halk Partiliyi geçen hafta ziyaret ettim. Kendisini baba evimize davet ettim. Kendisi partisinin, Memleket Partisi’nin değerli yöneticileriyle bir araya geldi. Öyle Memleket Partisi’nin ‘Yok efendim borçları varmış, yok bilmem ne…’ Hiç birinin olmadığını biliyoruz, gördük. Böyle bir dönemde birleşe birleşe kazanmanın, bir arada durmanın, omuz omuza olmanın gereğine inandığı için partisini en yaşlı üyeye emanet etti. Önümüzdeki günlerde kurultayları toplanacak. Memleket Partisi, pozitif bir gündemle kendisini feshedecek. Sonra da biz tüm Memleket Partilileri baba evine bekleyeceğiz. Ama bugün hep Cumhuriyet Halk Partili olmuş Muharrem İnce’yi ilk adımı atmak üzere buraya davet ediyorum. Buyurun Sayın Genel Başkanım. Şimdi normalde Muharrem İnce’ye rozet takmam lazım. Ama dedim ki ‘Ben Muharrem İnce’ye rozet takamam. Çünkü onun rozeti alnına takılı zaten, doğduğundan beri.’ Hoş geldiniz. Muharrem İnce’ye, değerli Başkanımız Muharrem İnce’ye emeği olduğu bu partiye, hiçbir zaman ayrı düşmediği, gönlünden düşürmediği bu partiye, baba ocağına hoş geldiniz diyorum.”

“MANİSA’YA BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM”

“Bu güzel gündemden sonra maalesef ülkenin yakıcı gündemine ilişkin pek çok maddemiz var. Ama bir yandan da 22’nci, 23’üncü, 26 ve 27’nci dönemlerde Manisa Milletvekilliği yapmış Sayın İsmail Bilen’i kaybettik. Birazdan töreni var. O törene de katılmayı istiyoruz yetişebildiğimiz ölçüde. AK Parti camiasına, ailesine, Manisa’ya bir kez daha başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin.”

 

“KARTALKAYA İÇİN 7 TEMMUZDAKİ İLK DURUŞMADA OLACAĞIZ”

“21 Ocak’ta bir facia yaşadık. Üzerinden tam beş ay geçti. 36’sı çocuk, 78 canla ilgili adaletsizliğin ateşi halen yanıyor. Kartalkaya’da otel yangınının olduğu gün daha soğutma çalışmaları sürerken oradaydık. İlgili bakanlarla görüştük. ‘10 günde bitiririz’ dedikleri tahkikat, araştırma… ‘Bütün sorumlular ortaya çıkacak’ dediler. Ancak beş aydır derin bir sessizliğe gömüldüler. Bir bilirkişi heyeti görevlendirildi. Heyete üç gün süre verdiler. Üç gün gündüz ve gece heyet çalıştı, bir rapor çıkardı. Dört başı mahmur bir rapor. Raporu teslim almadılar. Niye? Çünkü raporda otel yönetiminin, Bolu İl Özel İdaresi’nin ve Turizm Bakanlığı’nın sorumlu olduğu yazıyordu. ‘Bunu teslim almayız, düzeltin’ dediler; ‘Bakanlığı çıkartın, yerine Bolu Belediyesi’ni ekleyin.’ Aynı gün bir gazete, Bolu Belediye Başkanımız sanki yangından sorumlu oymuşçasına iğrenç bir manşetle çıktı. Adını anmak istemediğim bir gazete. Bir anda o bilirkişi raporunu korsan ilan edip, yeni bilirkişiler atadılar. Biz de buradan her hafta konuyu bütün ayrıntılarıyla dile getirdik. En nihayetinde otel yönetiminin, Bolu İl Özel İdaresi’nin, Turizm Bakanlığı’nın sorumlulukları yazılarak ama ittir, kaktır Bolu Belediyesi’nin itfaiyesi de işin içine katılarak bir soruşturma başladı. Bu ailelerin yüreklerindeki yangını söndürecek gerçek adalet sağlanana kadar, başta 7 Temmuz günü yapılacak ilk duruşma olmak üzere, orada olacağız. Şunu bilsinler ki Turizm Bakanı, birinci derecede Turizm Bakanı, kendi bakanlığındaki memurların ve sorumluların yargılanması için izin istendi, o izni vermedi. O Turizm Bakanı, 150 gündür utanmadan o koltuğu işgal eden Turizm Bakanı acılı aileler ilk duruşmaya hazırlanıyorlarken, kendileri için ayakta duracak takat arıyorlarken, ‘O duruşmaya nasıl gideceğiz, nasıl dayanacağız, nasıl katlanacağız?’ derken, o Turizm Bakanı 50 metrelik lüks yatı ile Yunanistan’da geziyor. Yunan adalarında geziyor, misafirler ağırlıyor. Soruya da ‘Rakiplerimi görmek zorundayım, onun için Yunanistan’da geziyorum, inceliyorum’ diyor.”

“YUNANİSTAN’A GİTTİYSEN ORADAN BİR ŞEY ÖĞREN”

“Buradan bütün Türkiye’nin önünde Turizm Bakanı’na diyorum ki Yunanistan’a gittiysen, gezdiysen, gördüysen, oradan bir şey öğren. Mesela şunu öğren: 2018’de 90 kişinin öldüğü orman yangınından 11 gün sonra istifa eden Yunan Bakan’a, Yunan gazetelerinin ‘Çok geç kaldın’ diye tepki gösterdiğini öğren. 2023’te 57 kişinin öldüğü tren kazasından sonra Yunanistan Ulaştırma Bakanı’nın, ‘Ölen insanlar haksız yere öldü. Onların anısına istifa etmek bir görev oldu’ deyip, kazadan hemen sonra istifa edişini öğren. Cayır cayır insanlar yanmış, sorumluluğun olduğu otelde. ‘Rakibi tanıyayım’ diye Yunan adalarında geziyorsun. Yunan Bakanlar daha olaydan 10 gün sonra istifa etmişler. Olaydan 150 gün geçmiş, pişkin pişkin gözümüzün içine bakıyorsun. O Bakana da onu atayana da onu azletmeyene de yazıklar olsun.”

“E ŞIKKI, ERDOĞAN’IN E’Sİ; ESAS SINAV ÜNİVERSİTE BİTİNCE BAŞLAYACAK”

“Hafta sonu milyonlarca öğrenci YKS sınavına girdi. Ben de evladımı aldım. Sınava gittim. Okul bahçesinde velilerle konuştum. Eğer gençlerin geleceğe nasıl baktığını, ailelerinin AK Parti’ye oy vermiş dahil olsa evlatlarının gelecek kaygılarından nasıl etkilendiğini görmek isteyen varsa, sınav sırasında okul bahçesindeki velilerle konuşsun. Öyle şeyler duydum, öyle hikayeler duydum ki. ‘Üç aydır benimle konuşmuyor AK Parti’ye oy veriyorum diye’ diyen veliyi de duydum. ‘Anneannesine, babaannesine bu seçimlerde Kuran’a el bastırarak, belediye seçiminde Ferdi Zeyrek’e oy attırdı benim evladım’ diyeni de duydum. Ama ortak mesele ‘Sınava gireceğiz, sınavı kazanacağız, sonra ne olacak?’ ‘Esas sınav o zaman başlayacak’ diyor. Şöyle bir şey söyledi biri: ‘Esas sınav üniversiteyi bitirince’ diyor. ‘Karşımıza beş seçenek gelecek. A şıkkı, işsiz kalacaksın. B şıkkı, KPSS’ye girecek ama atanamayacaksın. C şıkkı, okuduğun bölüm dışında bir işte asgari ücretle çalışacaksın. D şıkkı, yurtdışına gitmeye kasacaksın. E şıkkı…’ dedi, baktım. ‘Erdoğan’ın E’si’ dedi, ‘Hepsi.’

“KİŞİ BAŞI 54 BİN LİRA BORÇLUYUZ”

“Bir yandan Erdoğan iktidara geldiğinde küçümsediği, ‘Bizden önce öğrenci kredisi 45 liracıktı’ dediği, ‘Biz onu şimdi 3 bin lira yaptık’ dediği krediyle bir basit hesap yatık okulun önünde. 2002 yılında ‘45 liracıktı’ dediği krediyle öğrenci 255 tane simit alıyormuş. Bugün 3 bin lira verdiği krediyle 150 tane simit alıyor. 255 simit alan küçük görülen öğrenci kredisinden, 150 simit alabilen KYK kredisine geldi öğrenciler. 1,5 çeyrek altın alan krediden bir gram altın alamayan duruma geldi öğrencilere verilen kredi. 15-29 yaş arasında ne eğitimde, ne işte olan ev gençlerinin sayısı 4,7 milyona ulaştı. Bu rakam Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 10’un altında. Dördü, altıyı, yüzde 9’u dert eden Avrupa ülkeleri var. Türkiye’de yüzde 30’un üzerine çıkmış durumda. 4,7 milyon ev genci maalesef evde sobanın dibinde, yazın camın kenarında, babasından, anasından harçlık almaya utanarak oturuyorlar. İşçiler, emekliler, çiftçiler geçinemiyorlar. Çocuklarının, evlatlarının gözünün içine bakamıyorlar. Geçinemeyenler mecburen kredi kartına yükleniyor. Kredi kartı olan 39 milyon vatandaşın toplam borcu 2,1 trilyon liraya gelmiş durumda. Yani Türkiye’deki bütün kredi kartlarını hepimiz bölüşürsek, kişi başı 54 bin lira borçluyuz. 19 Mart darbesinde, yaktıkları 60 milyar doları bütün kredi kartlarına versek, bu paraların hepsini kapatıyoruz. Üstüne de kişi başına 7 bin lira para kalıyor. İcra mahkemelerinde derdest olan dosya sayısı geçen yıl 22 milyondu, bu yıl 23,5 milyona çıktı. Yani 1,5 milyon daha fazla dosya icra mahkemelerinde.”

 

“MAHKEMEDE DE PAZARDA DA ADALETİ BİZ GETİRECEĞİZ”

“Milletçe borç batağındayız. Milletçe icradayız. Ve bu borç batağının banka borçlarının dışındaki bir kısmı var. Arkadaşlar Keçiören’den, hani hep kayıt dışı kazançlar falan konuşuluyor ya. Kredi kartlarına girmeyen ama düşük gelirlilerin ve esnafın bir gerçeği olan bir veresiye defterini getirdiler. Bu veresiye defterini incelerken satır satır, buradan isimleri kapatmak lazım tabii. Öyle şeyler gördüm, öyle şeyler okudum ki. Gerçekten kütüphanelerce kitap okumak; yoksulluk üzerine, çaresizlik üzerine, hane halkı borcu üzerine dünyayı okusanız bu kitap kadar, bu veresiye defteri kadar etkili olmaz. İsimleri değiştirerek söylüyorum, benzer şekilde. Bu Ovacık Mahallesi’nde bir sokağa bakan üç bakkaldan birisinin defteri. Nuriye Abla var 12,5 liralık ekmeği, 6 liralık yumurtayı, 40 liralık sütü, 275 liralık küçük boy bebek bezini veresiye yazdıra yazdıra 18 bin lira borca ulaşmış. Çekmişler, artık borç veremiyorlar. Ayten Abla ekmek almış, su almış, süt almış. Torununa bebe bisküvisi almış. 6 bin liraya gelmiş, tıkanmış. Emekli Zühtü Abi canı çekmiş bir gün bazlama almış ekmek yerine. Sabah hanımı poğaça istemiş, bir poğaça almış, tek poğaça. Süt, su, ekmek, borç gelmiş 3 bin 780 liraya tıkanmış. Diyor ki Zühtü Abi, ‘14 bin 500 liraya kirayı mı ödeyeyim, veresiye defterini mi kapatayım?’ Bakkal şöyle söylüyor, ‘Çok zorda kalınca veriyorum, ama yerine koyamayınca dükkanı döndüremiyorum. Geçen gün bir emekli abimiz geldi, elinde 10 lirayla, meyve suyu alacağım dedi. Meyve suları 50 lira-60 lira. Ben kendimden utandım. Abi elindeki paradan utandı. Birbirimizin gözüne bakmadan, birbirimize döndük, dükkandan çıktı gitti. Ondan sonra önüme döndüm, rafa döndüm baktım. Dönüp de gözüne bakamadım’ diyor. Bu memleketi bu hale getirenlere, elindeki paradan utananlara, karşısındaki yoksulun gözüne bakamayacak hale esnafı getirenlere inat; bu ülkede mahkemede de pazarda da adaleti biz getireceğiz. Gençlerinin gözünün içine bakabilen ve gençlerinin yurt dışında değil, bu güzel memlekette hayal kurduğu bir Türkiye’yi hep beraber birlikte inşa edeceğiz.”

“BİR DAİRENİN FİYATI TAM 21 KAT ARTMIŞ”

“Bir yandan dar gelirlinin can yakıcı durumu ortada. Artık Türkiye’de eğer evin yoksa, miras kalmayacaksa, piyango çıkmayacaksa, normal bir ücretlinin ev sahibi olma, araba sahibi olma imkanı kalmadı. Bir yandan hükümet ‘Biz enflasyona ezdirmiyoruz’ yalanlarını atadursun. 2+1 bir daire. 2018 yılında 177 bin lira. Aynı daire 2025 yılında 3 milyon 700 bin lira. Yer Ankara. O tarihte asgari ücret, bugüne kadar 13 kat artmış. Emekli maaşı sadece sekiz kat artmış. 2+1 dairenin fiyatı tam 21 kat artmış. İşte asgari ücretlinin ve emeklinin sekiz kat artan ve 13 kat artan maaşlarına karşı 21 kat artan daire fiyatı. Türkiye’de gençlerin, çalışmaya başlayanların, memurların, işçilerin başını sokacakları bir ev alma umudunun kalmadığı bir çağdayız. Başını sokacak ev isteyenlerin, geleceğe güvenle bakmak isteyenlerin, bir tane adresi var. Bir tane adresi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi.”

 

Kocaeli Haberci Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız