Özdilek
Gülden Sökelioğlu
Gülden Sökelioğlu

Kediler Hakkında Ve Güveç Kebabı

Ne istenir bilmem ağzı yok dili yok canlılardan.

15 Kasım 2016 Saat: 21:56

Aynı yavru kediye defalarca yapılan eziyeti, kesilen organlarını ve yapılan başka hareketleri söylemeye dilim varmıyor. Geçenlerde Antalya’da kendini bilmez bir kişinin saldırısına uğrayan yavru bir kediyi ve ona yapılan vahşetin haberini okuyunca kedilerle ilgili anılarım hücum etti.

Nerden başlasam;

Biz Kastamonu’da çalıştığımız yıllarda köydeydik. Topraktan hiç basamaksız çıkılan evlerdendi lojmanımız.  Köyde fırın yok, kasap yok, market yok ama küçük bir bakkal dükkânı var. Elektrik bile yok. O yüzden ne buzdolabı götürebildik ne fırın ne televizyon. Küçücük bir radyomuz vardı pilli. Ne  skeçler dinledik onda, ne içli türküler söyledik beraber.. İlçeye varış mesafesi 1,5 saat. Kışın ise yollar kapalı olduğundan birkaç ay mahsur bir yaşam sürüyoruz. 20 yaşında falanım o dönem ekmek pişirmekten anlamam.  Hep fırından almışız zamanında. Köylülerden tarif aldım, yaparken yanlarına gidip seyrettim. Bizim memlekette hamurları beze beze yapıp tandırda pişirirlerdi, görmüşüm ama hiç alakadar olmamışım meğer ekmek konusuyla. Bu köyde ise koyu kıvamlı akışkan bir hamur yapıyorlar ve kuzinelerde pişiriyorlardı. Benim yaptığım ekmeklerin ise, ya kuzineyi çok ısıttığımdan ya da hamuru beceremediğimden içi hamur kalıyordu. Kabuklarını yiyip içini atıyorduk. Bir böyle, iki böyle, baktım ki israf çok. Bu işin bir çaresini bulmak gerek diyerek, o zamanlar telefon falan da olmadığından anneme mektup yazıp ekmek tarifi istedim. Anca üç hafta sonra gelen tarifi uyguladım ekmeklerimde ve nihayetinde biz ekmeğe kavuşmuş olduk.               

Neyse asıl anlatacağım bu değildi tabii ki, dağıttık konuyu.

Unu ve diğer tüm kuru gıda malzemelerini toptan alıyorduk mecburen. Özellikle unu. Çuvallarda alırdık ki ekmeksiz kalmayalım. İşte ondan mı nedir evimizde fare oluştu. Ya da ev direk yerden olunca kolayca eve girdi, temiz hava bol gıda var diyerek sanırım mesken tuttu bizim haneyi. İlaçlar aldık, kapanlar kurduk, nafile.  Çok çaba sarf ettik, baş edemedik. Köylüler en son eve kedi alın, kedinin kokusunu duyunca fareler kaçar gider dediler. Bir kedi verdiler elimize. Meğer bu kedi sokak kedisiymiş. Bu sefer kediyle başımız belaya girdi. Her yeri tuvalet amaçlı kullanıyor bizim kedimiz. Toprak alıp koyduk, eğitmeye çalıştık, olmuyor da olmuyor. Şimdi hakkını yememek gerek, evden epeyce fare yakaladı, gözümün önünde hem de. Geri kalanlar da gitti sanırım. Ama biz illa kediyi eğiteceğiz diye inat yaptık. Pisleyince koklatıp bir şaplak atın dediler. Biz de biz demeyeyim eşim de şaplağı biraz ser attı galiba ki zavallı kedi can havliyle evden fırladığı gibi büyük bir çam ağacı vardı evin önünde ona tırmandı. Gel gelelim bu sefer indirmek sorun oldu. Çünkü kendi inemiyor, biz çıkamıyoruz, öyle bir ağaç. Sabaha kadar süt koydum, sucuk pişirdim ağacın altında olmadı, inemedi. Köyün imamı gelip ben çıkarım bu ağaca görün bak indireceğim onu deyip, dağcılar gibi tırmanmaya başladı. Bunu gören kedi daha yükseğe çıktı. İmam çıktı, kedi çıktı. Artık imamdan korkuyoruz düşecek diye. Neyse imam ağacın en ucunda kediye yetişip aşağı ittirdi, kedi düşe kalka indi aşağı. İner inmez ok gibi fırlayıp arkadaki ormanın içine daldı. Köylülerle dağıldık ormanın içine ama bulamadık maalesef. Bir daha da görmedik, ne oldu ne bitti bilemedik kedi hakkında. Böyle gururlu bir hayvanlar.

 Daha o kadar çok anım var ki kedilerle ilgili.. Yazdan yaza Ayvalık’a gittiğimizde, topu topu bir ay kalışımızda bile yavrularını getirip evime teslim eden kaç anne kedi gördüm. Önce kendi gelir salına salına, bakar, kolaçan eder, yemek verirsen yer, senin davranışlarını ölçer günlerce, güvenini kazandığın an bir de bakarsın arkasına takmış üç-beş artık kaç yavrusu varsa getirmiş. Önce kendi çıkar meydana sana bakar, arkasına bakıp değişik bir ses çıkararak yavrularını çağırır. Onlar da ürkerek ortaya çıktığı an önlerine geçer ve bir sana bakıp miyavlar, bir yavrularına bakar, aranızda gidip gelip bacaklarına sürtünür. “ Bunlar benim, benim yavrularım, bana baktığın gibi onlara da bak” der sanki. Buna benzer çok olay yaşadım. Hepsini anlatsam buraya sığmaz. Yavrusunu kaybeden bir kedinin yaşadığı depresyona şahit oldum mesela. Neşeyle bizden yiyecek alırdı. Bir gün baktık bir tuhaf. Yemekleri yemiyor, deli gibi oradan oraya gidip geliyor. İki üç gün bu şekilde melankolik havalarda bahçede yatmaya başladı. Üst kat komşumuz evinde bir yavru bulduğunu ve bize ne yapması gerektiğini sorunca, getir bizim bahçeye elbet annesi gelir, gelmezse biz bakarız dedik. Farkında değiliz, meğer bizim kedinin yavrusu değimliymiş. Komşunun temizlikçisi balkon kapısını açık bırakınca bizim kedi, güvenilir diye onların evine taşımış yavruyu demek ki. Bizim kedi deyip duruyorum ağız alışkanlığı, mahallenin kedisi. Amaaan, bir kavuşma sahnesine şahit olduk ki…. Şaştık kaldık. Böyle bir şey olamaz. Annenin neşesi, yavruya gelen güven duygusu, annenin yavruya, yavrunun anneye  kavuşma anı….Anlatılabilecek bir şey olduğunu sanmıyorum. Hiçbir kelime yeterli gelemez. Ancak görülürse anlaşılabilecek bir şey. Hayvan deyip geçiyor birçok insan ama öyle değil. Tüm canlılar yaşamayı ve sevilmeyi hak ediyorlar. Hepsinin bir yaratılış amacı var. Zincirlerle bağlıyız birbirimize. Bu konu uzar da gider…

Neyse; şimdi bu köşenin asıl var olma nedeni olan yemeğe gelelim. Bu gün anlatacağım tarif hem lezzeti hem de görünümüyle gönlünüzü fethedecek bir yemek.

 

Malzemeler:

1/2 kg arzu ettiğiniz et (Kuzu, dana, tavuk, hindi )                                          

1/2 kg mantar

1 adet kuru soğan

1 adet kırmızı etli biber

5-6 adet yeşil sivri biber

2 adet orta boy domates

1 adet havuç

1-2 dal biberiye

1 çay kaşığı karabiber

1 çay kaşığı pul biber

1,5 -2 tatlı kaşığı tuz

1/2 kahve fincanı zeytinyağı

 

Üzeri için:

1 su bardağı yoğurt

4 yemek kaşığı un

1 yumurta

Tuz (1 çay kaşığı kadar)

Kaşar peyniri (rendelenmiş)

 

Yapılışı:

Öncelikle kuşbaşı doğranmış olan eti kızgın yağda hafifçe kızartıp bir tabağa alın. Havuçları halka şeklinde doğrayarak aynı yağda hafif kızartarak ete ekleyin.

Çukurca bir tencereye yağı alarak ocağı yakın. Soğan, biber ve sarımsağı doğrayarak yağa aktarın. Karıştırarak soteleyin. Mantarları yıkayıp dörde bölün ve tencereye aktararak çevirin. Mantarların suyunu salmasını engellemek için ocağınız harlı olmalı. Mantarlar hafifçe renk değiştirdikten sonra eti ve havucu ekleyin. Domateslerin kabuklarını soyarak doğrayın ve pişmekte olan yemeğe aktarın. Baharatları, biberiyeyi ve tuzunu kattıktan sonra kısık ateşte 20-25 dakika kadar pişirin.

Toprak (Güveç) tepsinizi çok hafif yağlayın ve pişen malzemeyi tepsiye yayın.

Çukur bir kâsede yumurta, yoğurt ve unu iyice çırpın. Çok az tuz katarak tepsideki malzemenin üzerini kapatacak şekilde yayın. En üste kaşar peyniri rendesini sepeleyin ve daha önceden 250 derecede ısıttığınız fırında üzeri kızarana kadar pişirin. 10 dakika dinlendirdikten sonra servis yapın.

Güveç tepsiniz yoksa fırın tepsisi de olur.

Afiyet olsun.

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Yazıya Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Kocaeli Haberci Tavsiye Formu

Bu Yazıyı Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız

Yazarın Diğer Yazıları

Kırmızı Leğen!.10 Mayıs 2024 Saat: 21:40
Yeni Maarif Sistemi!..4 Mayıs 2024 Saat: 15:22
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 22 yıllık iktidarı döneminde en çok değişiklik Milli Eğitim Bakanlığı'nda oldu;
Farkındalık Yaratan Yöneticiler!19 Nisan 2024 Saat: 09:58
Bayram tatilini Gaziantep'te geçirdim.
Mutluluk!.5 Nisan 2024 Saat: 10:10
Mutluluk!.
31 Mart Olayı!1 Nisan 2024 Saat: 17:23
İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin baskısıyla 2.Abdülhamit Döneminde ilan edilen 2. Meşrutiyet
Tüm Yazıları
DepolamaTaşıma iletme sistemiMerdiven Tırmanma CihazıEngelli merdiven tırmanıcıUluslararası evden eve nakliyatAdaklıklazer epilasyonAnkara evden eve nakliyat