Ben yaşımın gereği 1960 darbesinden itibaren Ülkemizde yaşanmış bütün darbeleri veya girişimlerini çok iyi hatırlayabilen bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.
Şimdi size burada darbeler hakkında hatıralarımı, darbelerin ne kadar kötü şey olduğunu falan anlatmayacağım. Ulusal medya’da zaten bunlar yeterince yazıldı, anlatıldı.
Benim üzerinde durmak istediğim konu vatandaşlarımızın bu olaylardan nasıl etkilendiğidir.
Etkilenme derken; sadece kısa vadeli ekonomik, sosyal etkilenmeden de bahsetmiyorum.
İnsanımızı çok daha derinden etkileyen; uzun vadeli travmalar yaşamasına sebebiyet veren psikolojik yaralanmalardan bahsetmek istiyorum.
Örneğin; son darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz 2016 gecesi ve sonrası yaşanmakta ve halen devam etmekte olan olayların etkilerinden söz etmek istiyorum.
Daha önce yaşanmış olan darbe veya girişimlerin hiç birisinde bu sonuncusu kadar kanlı, acımasız ve en kötüsü herkesin şüpheli durumuna düşürülmesi yaşanmamıştı.
Bu durumda; 15 Temmuz 2016 darbe girişimini daha öncekilerden farklı değerlendirmek ve çok daha derin ( Detaylı )analiz etmek gerekir.
Bu olayda da Dünya’nın pek çok yerinde son zamanlarda yaşanmakta olan terör hadiselerinin kaynağında olduğu gibi ‘’Sakat bir Din’’ anlayışının ‘’Özel’’ olduğu iddia edilen yorumu yatıyor. (Başarı için gizlenme, saklanma, şekil değiştirme, olduğundan farklı gözükme gibi)
Emperyalist bir Ülke’de konuşlandırılmış ve o Ülkenin çıkarları doğrultusunda kullanıldığı tarafı varmış gibi kuşkusu yaratan, ama ilk bakışta ‘’Dinler arası diyalog’’ gibi evrensel anlamda kucaklayıcı gözüken, ‘’Eğitim’’ alanında çok başarılı ve Dünya’ya yayılmış bir ‘’Okul kurma ve buna bağlı insani gelişmişliği yaratacak, Dünya kamuoyu tarafından iyi olarak algılanan girişimlerin sahibi bir organizasyon olarak algılanan bir yapı söz konusu.
İşin zor tarafı da bu görüntüye sahip, yakın geçmişe kadar bizim iktidarımızın da teveccühünü kazanmış, yüce İslam Dini’ni en iyi temsil ettiğine inanılan bir inanç grubunun önderliğinde bir yapılanma!
Hal böyle iken; kimi samimi inanç sahibi Müslümanların gönüllü olarak her türlü desteği verdiği ‘’Cemaat’’ birden gerçek yüzüyle kanlı bir darbe girişiminin önderliğini üstlendiğinde, ortaya çıkan durum tam bir fecaat görüntüsüdür.
Öyle ya; daha yakın bir zaman öncesine kadar İslam Dini adına son derece olumlu çabaların sahibi gibi görülen bir ‘’Cemaat’’ birden İnsanlık düşmanı, vatan haini kişilerin bir araya geldiği canavar bir örgüt haline geliveriyor.
Bunun somut davranış biçimi 15 Temmuz gecesi yaşanan olaylarda tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Neysi ki darbe teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlanıyor ve Türkiye bir uçurumun kıyısından dönüyor. Bütün bu yaşanan olaylarda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak göğsümüzü kabartan pek çok olay gerçekleşiyor. En başta yüce halkımızın olağanüstü fedakarlıkları, canını hiç çekinmeden feda edebilmesi, Siyasetçilerimizin bir araya gelebilmesi ve Cumhurbaşkanımızın tam bir önderlik sergilemesi bizi felaketten kurtarıyor.
Şimdi toparlanma ve bundan sonra neler yapılması gerektiği konularının tartışılması gereken zaman dilimidir.
Bu aşamada her kurumun üstüne düşen görevler olacaktır.
Ancak; herkesin üzerinde ittifak edeceğini varsaydığım düşüncelerimi de burada dile getirmek istiyorum:
Türkiye neden ve nasıl bu darbe girişimi öncesi duruma gelmiştir? Bundan sonra benzer olayların yaşanmaması için neler yapılmalıdır? Bilerek ve isteyerek bu terör örgütünün (Fetö) suçlarına iştirak edenler muhakkak en ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır. Sadece inanç duygularıyla bir şekilde bu organizasyona bulaşmış insanlar, gerçek suçlulardan ayrılarak ve gerekli psikolojik destek verilerek yeniden onurlu Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları olarak kazanılmalıdır. İlerde toplumsal barış için bunun gerekli olduğuna inanıyorum.