Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısında gündem hakkında açıklamalarda bulundu.
Haber: Özgen Sarıkaya/Net Medya Grup-İGFA-
CHP Genel Başkanı Özgür Özel: “Kasım Ayında Koyarsınız Sandığı, Görürsünüz Sonucu; Hodri Meydan”
“YOKSULLUK VE ÇARESİZLİK ÜZERİNE DÜNYA KADAR KİTAP, VERESİYE DEFTERİ KADAR ETKİLİ DEĞİL”
“ADAYIMI YANIMDA, SANDIĞI ÖNÜMDE GÖRMEK, EKREM İMAMOĞLU’NU CUMHURBAŞKANI YAPMAK İSTİYORUM”
“İMAMOĞLU VE AİLESİNİ 90 GÜNDÜR KAZIYORLAR, ALTINDAN NAMUSLU İNSAN ÇIKIYOR”
“20 MİLYON İMZADAYIZ, ERDOĞAN’IN KARŞISINA ‘ERKEN SEÇİM İSTİYORUM’ DİYEN 27 MİLYON İMZA İÇİN ARTIK GERİ SAYIYORUZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısında gündem hakkında açıklamalarda bulundu. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına Türkiye'nin dört bir yanından gelenleri, ekranlarından izleyen, radyolarından dinleyenleri selamlıyoruz. Hepiniz hoş geldiniz. İyi ki varsınız. Biraz önce salona girerken zeytinlerine sahip çıkanlar, doğasına sahip çıkanlar, toprağına sahip çıkanlar, akarsularına, derelerine sahip çıkanlar adına Teyzem kendi bahçesinden kopardığı kekiği getirdi. Bu mis kokulu kekikle Anadolu’yu içimize çekiyoruz. Tüm çevre mücadelelerinin arkasındayız. Birilerinin madencilik faaliyeti için zeytinlerimizi kestirecek olan kanuna; arkasında duruyorlar, biz de karşılarında duruyoruz. Sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz” dedi. Özel, şunları söyledi:
“ASGARİ ÜCRETE ARA ZAM”
“Asgari ücreti uzun süredir gündemde tutmaya çalışıyoruz. Malum bu iktidar geldiğinde 7 çeyrek altın alan asgari ücret, şimdi 3 çeyrek altını zor alıyor. Yani en çok durumu emekliye göre daha iyi görünen asgari ücretli, bu iktidarda 7 çeyrek altından 3 çeyrek altına gerilemiş. 2022-2023’te asgari ücrete temmuzda da zam yapılmıştı, ayarlama yapılmıştı. Seçimlerde Erdoğan ‘Eğer enflasyon çift haneli rakamlardaysa, asgari ücrete yılda dört güncellemeyi düşünmeliyiz, Allah’ın izniyle bundan sonra öyle yapacağız’ demişti. O günden sonra bu sözü söyledikten sonra, asgari ücrete hiç güncelleme yapmadı. İktidara geldi, yetkiyi aldı, 17 bin 2 liralık asgari ücreti geçen sene hiç zamlamadı. Bu sene biz asgari ücret için doğru, hakkaniyetli bir rakam belirleyip ‘30, altında biz yokuz’ demiştik. Ona rağmen gerçekleşen enflasyona değil, kendi hedeflediği enflasyona göre zam verdiği için; asgari ücreti 22 bin lirada bırakmıştı. Bunun üzerine Bursa mitinginden beri meydan meydan emekçilerle çoğalarak, emeklilerle çoğalarak hem asgari ücrete ara zam talebini, hem de diğer yandan emeklilere seyyanen zam talebini dile getiriyoruz. Çıktık yola, hem işveren sendikaları konfederasyonu DİSK’i hem TİSK’i, hem TÜRK-İŞ’i, hem HAK-İŞ’i, işin öbür tarafındaki küçük esnaf için de TESK’i ve temas etmemiz gereken hemen herkesi ziyaret ederek; ne düşündüklerini, ne yapabileceğimizi düşündük, taşındık çalıştık. Ve aslında bir yandan ne kadar geçmişte söylediğimizin haklı olduğu ortaya çıktı. Bir yandan da aslında CHP’nin hayallerinin ne kadar gerisinde, CHP iktidar olsa olabileceklerin ne kadar gerisinde, ne kadar hak etmemiş bir noktada olduğunu emekçilerin de emeklilerin de gördük. Bu iktidarın reva gördüğü 22 bin 104 liralık asgari ücrete, geçen yıl yapmadığı, yani gerçek enflasyon rakamını alırsak. Onlar hedeflenen enflasyona göre yaptılar. Bu altı aydaki yine TÜİK’e göre gerçekleşen enflasyonu alsak ve bu asgari ücretin üzerine eklesek, 28 bin 200 lira asgari ücret fiyatına ulaşıyoruz. 28 bin 267 lira. Bunun üzerine yine bu hükümetin geçen seneki büyüme oranı diye açıkladığı yüzde 3.2’yi, ilk altı ay için açıkladıkları yüzde 2’yi eklediğimizde; karşımıza yetmeyecek, bizim ocak ayında söylediğimiz, ocaktan bu yana da enflasyonun kemirdiği 30 bin 205 lira çıkıyor. Bu rakam yani bugün 22 bin lira olan asgari ücreti 30 bin 205 liraya çıkarırsak, öyle asgari ücretli bayram yapmaz ama bir nefes alır. Şu veresiye defterlerinden hepsi değilse sayfaların yarısı kapanır. 30 bin 205 lira bugün aslında bu hükümetin son çaldıklarını geri vermektir. Gerçekleşen enflasyonu vermektir. Ve büyümeden yüzde 3 ve yüzde 2 payı vermektir.”
“SOSYAL GÜVENLİK PRİMİNDEN İŞVERENE TEŞVİK OLACAK”
“30 bin 205 lirayı nasıl verilecek diye merak eden varsa, şüphesiz asgari ücret devletin cebinden çıkmayacak. Kimin cebinden çıkacak? Küçük esnafın. KOBİ’nin, sanayicinin, ihracatçının cebinden çıkacak. Ama asgari ücret arttığında; devletin cebine bir şey girecek. Ne girecek? Sosyal güvenlik primleri artacak. Şu 30 bin 205 lirayı; akademisyenlerle, ilgili MYK üyelerimizle, ilgili sendikaların uzmanlarıyla oturduk, çalıştık. Ve ortaya şöyle bir hesap çıkıyor. 30 bin 205 lira olduğunda asgari ücret, devlet 51,5 milyar fazla SGK primi tahsil ediyor. Bunun 50 milyarını, şu anda asgari ücret artmasa, hükümetin, devletin, hazinenin cebine girmeyecek olan bu para; girmeyip, koruma amaçlı olarak teşvik olarak yönlendirilirse. Bütün rakamlar satır satır çalışılmış ve milimi milimine hesaplanmış, herkesin üzerinde ‘Evet bu şekilde çıkıyor rakamlar’ dediği rakamlardır. 1-10 kişi arasında çalışanlar; yani çay ocakları, eczaneler, terzi dükkanları, boya badana işi yapanlar, onların malzemesini satanlar, 10 kişiye kadar lokantalar, çalıştıranlarda 6 bin 250 lira işverene teşvik ödeyeceğiz. 10-50 kişi arasında 3 bin 150, 50-100 arasında 2 bin 100, 100 işçinin üzerinde bin 500 lira teşvik ödeyeceğiz. Ama burada bir şey var. Görüştüğümüz herkes tekstildeki sıkıntıdan bahsetti. Ve onların önerileri doğrultusunda, kaç işçi çalıştırıyor olursa olsun, tekstil ve hazır giyim sektöründeki tüm şirketlere çalışan başına aynı küçük esnaf gibi 6 bin 250 lira ödeyeceğiz. Böylelikle bu 6 bin 250 lirayı baktığınızda alan açısından asgari ücret 30 bin liraya çıkıp, veren küçük esnaf ve tekstilci açısından kendi sırtına birkaç bin liralık bir yük kalıyor. Bin 500, bin 550 liralık. Ama bir yandan da çalışanının insani şartlarda çalıştığı, veresiye defterlerine mahkum olmadığı, çocuğunun gözünden gözünü kaçırmadığı, nefes alabildiği bir süreç başlıyor. Onun için Cumhuriyet Halk Partisi’nin asgari ücret talebi 30 bin 205 liradır. Küçük esnaf ve tekstile 6 bin 250’şer lira, diğerlerine azalan oranlarda teşvikler verilmesini, devletin fazladan prim tahsilatı yapacağı 51,5 milyar liranın bu teşviğe ayrılmasını ve bütün asgari ücretlilerin rahat bir nefes almasını savunuyoruz. Bunun mücadelesini meydan meydan vermeye, asgari ücretlileri de bu mücadeleye destek vermeye davet ediyoruz.”
“HALKIN PARTİSİ OLARAK KARARLIYIZ”
“Diğer yandan 600 bin kamu işçisi yeniden asgari ücrette olduğu gibi beklenti enflasyonu teklifi ile karşı karşıya. 350 bini ocaktan beri, 250 bini üç aydır çerçeve sözleşme bekliyor. Sendikalara beklenti enflasyonu teklif edildi. TÜRK-İŞ önemli bir karar alarak hükümete bir uyarı yaptı. Ve 17 Temmuz’a kadar bir eylemlilik takvimi, ardından da bir günlük iş bırakarak bir uyarı eylemi, uyarı grevi kararı aldı. Buradan tüm kamu işçilerine sesleniyorum. Mücadeleniz, mücadelemizdir. Meydanlarda da grevde de yanınızda olmaya, sizin sesinize ses olmaya, gücünüze güç katmaya Cumhuriyet Halk Partisi olarak, halkın partisi olarak kararlıyız.”
“DAYANIŞMA DUYGULARIMIZI İLETİYORUZ”
“Bir yandan dünyadaki gelişmeler, bölgedeki gelişmeler; bir yandan ‘İç cepheyi güçlendirelim’, bir yandan merkez medyada çok uzun süreler önemli görevlerde bulunmuş, daha sonra YouTube kanalı üzerinden yayınlar yapmaya başlamış, değerlendirmeleri milyonlar tarafından izlenen, zaman zaman bizi de eleştiren, beni de eleştiren, partimizi de eleştiren ama sonuçta hakaret etmeyen, iftira atmayan, sadece kendi görüşlerini paylaşan Fatih Altaylı, geçtiğimiz günlerde anket sonuçlarını değerlendirirken, ‘Ya AK Parti nereden nereye düşmüş?’ dendiğinde ‘Ya bu millet ne padişahlar indirdi. Neler neler yaşandı tarihte?’ diye onları anlatıp, yani geçmişte tahttan indirmelere atıf yapıp, bugünkü anket sonuçlarının şaşırtıcı olmadığını söyleyince, bölümleri kırpıp kırpıp ‘Cumhurbaşkanını tehdit etti, Cumhurbaşkanını suikastla tehdit etti, suikastı ima etti’ diyerek gözaltına alındı ve apar topar tutuklandı. Fatih Altaylı’nın boş koltuğunu yayınlıyorlar. Ve 24 saatte 1 milyon 300 bin kişi Fatih Altaylı’nın boş koltuğunu izledi. Buradan ‘Bu da geçer yahu’ diyen Fatih Altaylı’ya, onun gibi içeride sadece düşüncelerini açıkladığı için tutulan herkese dayanışma duygularımızı iletiyoruz. Ve şunu söylüyorum, iç cepheyi güçlendirmek demokrasi ile olur, adaletle olur. Herkesin kendini ülkede mahkemeler karşısında eşit hissetmesi ile olur. Kendisinin ezilen ve ötekileştirilen, tehdit edilen, susturulan değil, özgürce konuşan ve konuştuğunda başına bir şey gelmeyeceğini bilen bireyler olduğu halde olur. Eğer siz iç cepheyi değil de; iç avluyu, cezaevlerindeki iç avluyu güçlendirirseniz, oraya gazetecileri, oraya akademisyenleri, oraya üniversiteli gençleri, oraya belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini, parti meclisi üyelerini Ana Muhalefet Partisi’nin, önceki dönem genel başkan yardımcılarını, büyükşehir belediye başkanlarını, ilçe belediye başkanlarını ve Türkiye’nin bir sonraki Cumhurbaşkanını, Cumhurbaşkanı Adayımızı iç cepheye doldurursanız, iç avluyu kalabalıklaştırırsanız, iç cepheyi asla güçlendiremezsiniz. Buradan iç cephe diyenlere diyorum ki; önce demokrasi, önce adalet, ondan sonra gör bakalım ne kadar güçlü Türkiye.”
“ALLAH’TAN KORKUN, KULDAN UTANIN”
“Ülkenin çevresi evet, elbette seç çemberi. Yukarıda Ukrayna-Rusya savaşı, aşağıda istikrarsız, durumunun ne olduğu ne olacağı belli olmayan Suriye. Büyük bir soykırım gerçekleştiren İsrail. Onun katlettiği Filistinliler ve onu şımartan Trump. ‘Gazze güzelmiş. Buraya kumarhaneler yapalım, buraya oteller yapalım’ diye deli numarasıyla, bazen güldürerek, bazen şaşırtarak ama hiç acımadan, Gazze’nin hemen önündeki Avrupa’ya 100 yıl yetecek hidrokarbon yataklarının, doğalgazın peşinde olan yayılmacı bir anlayış. Ve güya antidemokratik yönetilen yerlere demokrasi götürecekmiş. Güya tek adam rejimlerine karşı demokrasiyi götürecekmiş gibi, aynen Irak’ta olduğu gibi bu sefer de İran’a şımarık İsrail’i saldırtan, arkasında duran, sırtını sıvazlayan ve çağrısına uyup bombardıman yapan, uluslararası hukuku hiçe sayan bir Amerika Birleşik Devletleri. Ve Başkanı Trump. Bunun karşısında dün Ömer Çelik’i dinledim kriz diyor ki ‘Kriz dönemlerinde Türkiye’yi Erdoğan yönetsin istiyorlar.’ Televizyonlara bakıyorum, gazetelere bakıyorum. ‘Efendim iktidar dış politikayı çok güzel yönetiyor. Muhalefet bu konuda öneride bulunmuyor. Muhalefet bu konuda sessiz.’ Allah’tan korkun, kuldan utanın. Türkiye İsrail’e cayır, cayır ticaret yaptı. Bütün muhalefet bağırdı. Önce inkar ettiniz, sonra kabul ettiniz. ‘Kısıtladık’ dediniz. Katliam artıp itiraz çoğalınca ‘Bitirdik’ dediniz. Her seferinde yakalanınca ‘Bu aslında Filistin’e ticarete gidiyordu’ dediniz. Oysa Filistin’e sadece insani yardım götüren aktivistlere bile sahip çıkmadınız. Amerika’da tutuklanan öğrencimize de Filistin’de katledilen evladımıza da sahip çıkmayıp, bir kere olsun Trump’ı anmayanlar… Amerika’nın B2 uçakları kalkıyor, 36 saat gelip gidiyor. Bütün dünyanın üzerinde yakıt ikmali yaparak, gelip İran’a uluslararası hukuk olmadan, Birleşmiş Milletler kararı olmadan, kimsenin o konuyla ilgili rızası aranmadan, diplomasiye olanak tanınmadan, Netanyahu'nun davetiyle gidip komşumuzu bombalıyorlar.”
“KASIM BAŞI KOYARSINIZ SANDIĞI, GÖRÜRSÜNÜZ CEVABI”
“Bizimkiler ‘Efendim İsrail bütün bölge için tehlike.’ Yahu İsrail piyon, İsrail, Trump’ın oradaki şımarık çocuğu. Oraya buraya saldıran birisi ama arkasındaki ülkenin adı; Amerika Birleşik Devletleri. Başındakinin adı; Trump. Trump’ı kınamayan, konuşurken gizli özneler kullanan ve böyle bir saldırıda… Biz İran’daki rejimi desteklemeyiz. İran’daki antidemokratik durumdan elbette rahatsız oluruz. Ama dünya sistemi gereğince uluslararası kuruluşların, Birleşmiş Milletler’in kararı olmadan o ülkede toprak bütünlüğüne saldırı, o ülkeye savaş ilanı, o ülkeye bombardıman, o ülkede iktidar dışı unsurlarla muhataplık… Bunların hiçbirini kabul etmeyiz. Elbette İran’a demokrasi gelmelidir. Ancak bu İranlıların kararı ile olmalıdır. Amerika’nın kararıyla, Trump’ın saldırısıyla olmasına asla ve asla izin veremeyiz. Bu konuda ağzına Trump’ı alamayan Erdoğan’ı Trump ile birlikte kınıyoruz. Bölgeye barış kısık sesle gelmez. Küçük harflerle, Netanyahu ile sözde kayıkçı kavgası yaparak bu meseleler asla hallolmaz. Sekiz parti, Üsküdar’da miting yapıyor. Sekiz parti Filistin’e destek veriyor, İsrail’i kınıyor. Ağzınızı açıp bir kelime söylemiyorsunuz, sonra dönüp ‘Muhalefet pasif kalıyor. İktidar bu işleri iyi yapıyor…’ Ömer Çelik de çıkmış, ‘Efendim Türkiye bir kriz yaşarsa insanlar başında Erdoğan’ı görmek istiyormuş.’ Bunu son yaptırdıkları ankette görmüş. Buradan Ömer Çelik’e, Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum: Ben ankette öyle bir şey görmedim. Ama bu millet, kendisini kimin yönetmesini istediğini söyleyecekse kasım ayının başında koyarsınız sandığı, görürsünüz cevabı. Hodri meydan. Var mısınız? Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugünden kararı alınacak, kasım ayının başında yapılacak, Erdoğan’ın da aday olabildiği, otomatikman aday olacak, bir seçime ve Türkiye’nin kimin tarafından yönetileceğine milletin karar vermesine biz varız. Hodri meydan. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum: Adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde görmek, Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı yapmak istiyoruz.”
“NİYE ÇOCUĞA GİDİYOR? ‘SIFIRLADIK BABACIĞIM’I HATIRLIYOR”
“19 Mart darbesinin üzerinden tam 97 gün geçti. 97 gündür iftiradan başka bir şey yok. Akşamları televizyonda haysiyet cellatlığı dışında hiçbir şey yok. Evlatlarla uğraşmaya, eşlerle uğraşmaya, anne-babayla uğraşmaya başladılar. Yetmedi, Ekrem İmamoğlu’nun kendi yazlığında arama yaptılar. Babasının yazlığında arama yaptılar. Babasının yıllar önce belediyeye terk ettiği alanda kuyuların dibine girdiler, arama yaptılar. 50 metrelik parseller halinde 20 yerde arama yaptılar. Bir kör kuruş bulamadılar. Bulamayacaklar ama olduğuna inanarak kazmaya devam edecekler. Neden? Çünkü kişi kendinden bilir işi. O yüzden kazıyor. Niye çocuğa gidiyor? Hatırlıyor. ‘Sıfırladık babacağım’ı hatırlıyor. Niye evlere, yatak odalarına gidiyor? Ayakkabı kutularını biliyor. Neden olur olmaz yerleri kazıyor? Çünkü sanıyor ki kendisi gibi bir siyasetçiyi kazırsan, altından hırsız çıkar. Ekrem İmamoğlu’nu, ailesini 90 gündür kazıyor, altından insan çıkıyor. Namuslu bir insan çıkıyor. Sayın Erdoğan diyordu ki ‘Efendim bir ay sonra…’ Bu lafı dediğinden beri 94 gün geçti. ‘...Bir ay sonra, birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar. Ailelerinin gözüne bakamayacaklar.’ O lafları söylediğinde ‘Turpun büyüğü heybede’ diyordu. O turpun büyüğü nerede? Kopacak dananın kuyruğu nerede? CHP’nin Genel Başkanı burada, Türkiye’nin gözünün içine baka baka söylüyorum: Ekrem İmamoğlu, masumdur. Tek suçu; Cumhurbaşkanı adayı olmasıdır, Erdoğan’ı yenecek olmasıdır.”
“ÜÇ İNSANIN HİKAYESİ”
“Şimdi bir yandan cenaze törenine katılabilmek için acele ediyorum. Ama üç insan hikayesini aktarmadan buradan inmem. Üç insan. İlki hapisteki bir suçsuz insan. Çağla Demir. İBB Kültür A.Ş.’de çalışan bir uzman. Jandarma eve gelmiş, bulamamış. Telefonunu komşulardan almış aramış. Çağla açmış, ‘İşteyim’ demiş. Çağırmışlar, kalkıp gitmiş. Adliyeye gitmiş, savcı demiş ki jandarmaya, ‘İşim çok nezarete atın, çağıracağım.’ Jandarma demiş ki ‘Kendi geldi, kaçmadı. Yollayalım, yarın yine gelir.’ ‘Atın nezarete’ demiş. Nezarette iki gece, üç gün tutmuş, karşısına getirmiş. Ve şunu söylemiş kendisi, daha doğrusu o gün, ikinci gün ‘Telefonundan ihale evrakları ele geçirildi, hesap hareketlerinde de 37 farklı işlem saptandı’ denmiş. İş şimdi ortaya çıkıyor ki televizyonlar onu söylediğinde daha telefonu teslim edilmemiş. Ama teslim edilen telefondan da hiçbir şey çıkmamış. Bir kişiyle 10 işlemde, bir kişiyle dokuz işlemde, bir kişiyle 18 işlemde hesap hareketleri. ‘Milyon’ diye söylediler ya, üç sıfır fazla söylemişler. Şimdi resmi kayıtlarda var. Dokuz işlemde 9 bin 800 lira biriyle, 10 işlemde 2 bin 400 lira biriyle, 18 işlemde 28 bin 600 lira biriyle. Çağla açıklıyor, ‘Ofisteki arkadaşımla dışarıdan yemek söylüyoruz. Birimiz söylüyor, öbürü payını onun hesabını atıyor.’ Bir tane çok kişinin kendisine para yollaması var. Paranın tam tutarı kadar kocaman bir pasta faturası. Pastanın ofisteki arkadaşların payına düşeni yollaması. 27 gündür, 27 bin lira olan şeye 27 milyon dedikleri için içeride tutulan, hesap hareketinde arkadaşlarıyla birbirine küçük paralar atan, telefonundan hiçbir şey çıkmayan Çağla Demir isimli bir masumun hikayesi orada. Ama dışarıda olan birisi var. 2011 yılında yeşil alanı İBB’den 25 milyon lira bedelle satın alıyor. İBB arazinin imarını değiştiriyor. 2017’de 430 milyona, 25’e aldığı yeri 430 milyon liraya İBB’ye geri satıyor. O gün için 106,5 milyon dolar, bugün için 4,2 milyar lira fazladan para kazanıyor. Bu kişinin dosyası hazır, savcıya veriliyor. Süleyman Soylu o aşamada el koyuyor. Bu dosyanın böyle olduğunu Akın Gürlek de biliyor, Süleyman Soylu da biliyor, İBB’nin geçen dönem bütün belediye meclis üyeleri de biliyor, Recep Tayyip Erdoğan da biliyor. Bu adam dışarda geziyor. Ama diğer yandan masum Çağla içeride. Suçlu adam dışarıdayken, bir de dertli adam var. Geçen hafta Hacıbayram’da arabaya binerken cayır cayır bağırıyor birisi. Mert. İki çocuk babası, işsiz. Bana şöyle bağırdı: ‘Namertlere yenildim Genel Başkan, namertlere yenildim. Hırsızlık yapıp cezaevine gireceğim, yemek de var, yatacak yer de var. Ama bu iki çocuğu kim doyuracak?’ diyor. Türkiye’de masum yere içeride yatan Çağlalar, 4,2 milyar lirayı çalıp AK Partili diye dışarıda keyif çatanlar, ‘İki çocuğu sen doyuracaksan, ben hapse gireceğim, karnımı doyuracağım’ diyen Mertlerin yaşadığı bir yerde; Tayyip Erdoğan çıkmış bana diyor ki ‘Etkin pişmanlıktan yararlan, Ekrem’e sırtını, bana yüzünü dön. Yanıma gel’ diyor. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum: Etkin pişmanlığı bırak, son pişmanlık fayda etmeyecek, bu millet bunların hesabını sana soracak. Teker teker soracak.”
“TESLİM ALDIĞIM 10 BİN İMZA, TOPLANAN 20 MİLYONUNCU İMZADIR”
“Bugün açılışı iyi bir Cumhuriyet Halk Partiliyle yaptık. ‘Kucaklaşmaya geldim’ dedi, kucaklaştık. Kapanışı da iyi bir Cumhuriyet Halk Partiliyle yapmak istiyorum. Ensar Başkan nerede? Ne taraftasınız? Zevcan Acar burada mı? Gelsin buraya, bir şey söyleyeceğim. Kapanışı böyle yapacağız. Zevcan Acar Lüleburgaz’ın eski İlçe Başkanı. Görevi bırakmış. Lüleburgaz’da iyi bir Cumhuriyet Halk Partili. Dedim ya ‘Bütün Cumhuriyet Halk Partililer sorumluluk sizde. İmza kampanyası için föyleri alacaksınız. Sokağa çıkacaksınız. İkna edebildiğiniz kadar insanı ikna edip imza toplayacaksınız.’ Zevcan Acar kendi arabasıyla, birkaç arkadaşıyla Lüleburgaz’ın bütün köylerinde, komşu ilçelerin köylerine tek tek gidip tam 10 bin tane imzayı bir başına topladı. Bu imzaların bir önemi var. Şimdi 180 binin üzerinde sandık görevlisi, Ensar Başkan’ın koordinasyonunda geri sayıma başlıyor. Yine 50 bin mahalle görevlimiz geri sayıma başlıyorlar. Burada teslim aldığım 10 bin imza, Cumhuriyet Halk Partililerin bugüne kadar topladığı 20 milyonuncu imzadır. Artık tarihin en büyük geri sayımı için, tarihin en büyük güvensizlik oyu için, Erdoğan’ın karşısına ‘ona atılan oy kadar erken seçim istiyorum’ diyen imza için geri sayım başladı. 20 milyondayız, 7 milyon için geri sayıyoruz. Zevcan Acar’ı, tüm örgümüz ve imza kampanyasına emek veren herkes adına partinin Genel Başkanı olarak tebrik ederek kucaklıyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar. Cumhuriyet Halk Partisi örgütünün önünde saygı ile eğiliyorum. İyi ki varsınız. Hepinize teşekkür ediyorum. Yolumuz açık olsun, hep beraber iktidara yürüyoruz. Herkes buna emin olsun.”