Siyaset

SÖZCÜ TV’nin Karartılmasına Özgür Özelden Tepki

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, iktidarın müdahalesi sonucu 10 günlük ekran karartma cezası alan SZC TV’yi ziyaret etti.

9 Temmuz 2025 Saat: 14:10
SÖZCÜ TV’nin Karartılmasına Özgür Özelden Tepki
SÖZCÜ TV’nin Karartılmasına Özgür Özelden Tepki

Haber: Özgen Sarıkaya/Net Medya Grup-İGFA-

CHP Lideri Özgür Özel, SZC TV’yi Ziyaret Etti: “İktidar, Kötülükte Sınır Tanımıyor”

“ERDOĞAN BANA BAKINCA TEHDİDE, ŞANTAJA BOYUN EĞECEK BİR SİYASİ GÖRÜYORSA, YANLIŞ GÖRÜYOR”

“BATAKLIKTA İNADINA YÜRÜYOR ADAM, BEN MEMLEKETİ KURTARMANIN PEŞİNDEYİM”

“ERDOĞAN, HALKIN CHP’YE YÖNELİŞİNİ, MUHALEFETİN GÜÇLENMESİNİ ENGELLEYEMİYOR”

“10 GÜNLÜK KARARTMA CEZASI, SARAÇHANE MİTİNGİNİ YAYINLADIĞINIZ İÇİN VERİLDİ”

“MİLLET, VESAYETİ SEVMİYOR”

“KİMSE MORALİNİ BOZMASIN, EN SONUN İYİLER KAZANACAK, KÖTÜLER KAYBEDECEK”

“NE ARKADAŞIMIZI SATARIZ, NE DE TEHDİDE ŞANTAJA BOYUN EĞERİZ”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, iktidarın müdahalesi sonucu 10 günlük ekran karartma cezası alan SZC TV’yi ziyaret etti. SZC TV hakkındaki kapanma kararı uygulanmadan önce desteklerini ileten Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “İyi yayınlar diliyorum. Tabii tatsız bir dönemdeyiz. Zaten iyi habere hasret kaldığımız, her gün birbirinden kötü haberler aldığımız bir yılın içindeyiz, 2025 yılı. Hem de 21’inci yüzyılın ilk çeyreği biterken berbat bir kapanış oluyor. Türkiye için öyle, Türkiye’deki insanlar için, yoksullar için, emekliler için, emekçiler için, öğrenciler için öyle” dedi. Özel, şunları söyledi:

https://youtu.be/RRr_iAxFn9g 

“2025 YILINDA TÜRKİYE’Yİ CEHENNEME ÇEVİRDİLER”

“Cumhuriyet Halk Partisi açısından da gerçekten 2024 yılı ne kadar 47 yılın sonunda gelen seçim zaferiyle beraber, ardından belediyelerin nüfusun yüzde 65’ine varan kısımlarında belediyeleri yönetiyor olmamız ve onların çok başarılı işleriyle, büyük bir toplumsal memnuniyet oluşmuşken tam da bunun farkında olanlar Türkiye’yi 2025 yılında adeta cehenneme çevirdiler. Bu konuda da kötülükte sınır tanımıyorlar. Tabii Türkiye’de bir şeyler yaşanıyor. Siz diyorsunuz ne yaşanıyor? Hani şöyle çok kısaca özetleyecek olursam, Cumhuriyet Halk Partisi, 47 yıl sonra birinci parti, bütün anketlerde birinci parti, bütün önemli belediyeleri kazandık. Erdoğan, eskiden alay ediyordu, ‘Sivas’ın doğusunda yoksunuz’ diye. Şimdi örneğin Ege’de yok AK Parti. Çünkü Ege’deki bütün büyükşehir ve il belediyelerini CHP kazandı. Cumhuriyet Halk Partisi, yedi bölgede il ve ilçe belediyeleri olan tek parti. Böyle olunca da adım adım iktidara doğru yürüdüğü anlaşılıyor. Erdoğan, kendi pratiğinden biliyor. ‘İstanbul’u kazanan Türkiye'yi kazanır’ diye o sloganlaştırdı bunu. ‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’ diye o sloganlaştırdı.”

“ERDOĞAN BU GİDİŞATA YANIT VEREMİYOR”

“Bu gidişata normal, siyasi bir mücadeleyle mukabele edemiyor. Yanıt veremiyor. Halkın CHP’ye yönelişini, muhalefetin güçlenmesini engelleyemiyor. Kendi güç kaybını durduramıyor. Bunun için de bir yargı operasyonuna girişti. Bu yargı operasyonu yaklaşırken zaten biz bunu gördük. Sezdik. Hatta ben 19 Mart’tan üç hafta önceki grup toplantımızda bir yargı dinamiğinin devrede olduğunu, bir darbe dinamiğinin devrede olduğunu, Türkiye’nin geleceğine darbe planladıklarını, Türkiye’nin gelecek iktidarına darbe planladıklarını söylemiştim. 19 Mart sabahı haberi aldığımızda da ‘Darbe oluyor’ deyip, darbenin merkezine doğru harekete geçtik. Saraçhane’ye gittik. Çünkü her darbenin kendi hedefleri vardır. Siyasi hedefleri vardır ve somut mekansal hedefleri vardır. O mekansal hedefler mesela Türkiye’deki askeri darbeler tarihinde TRT binasıdır, parlamentodur, Çankaya Köşküdür. Oralar kuşatılır hemen. Bizim yaşadığımız 19 Mart darbesinin de siyasi hedefi, Cumhurbaşkanı adayımıza, o an aday adayımıza, dört gün sonra seçim yapılıyordu. Geleceğin Cumhurbaşkanına, Türkiye’nin gelecek iktidarına darbe yapıyorlardı. Siyasi hedefi iktidar olmadan bizi iktidardan indirmek, iktidarı bize vermemek için bir hamle yapıyorlardı. Bu bir siyasi darbeydi. Mekansal hedefi de şüphesiz Saraçhane’ydi. Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne kayyım atama niyetleri vardı. Bunu gördük. Saraçhane’ye gittik. Saraçhane’ye gittiğimde orada baktım ve dedim ki ‘Burada benim kalabileceğim bir yer var mı?’ Bir küçük oda ve bir kanepe vardı. Ben dedim ki burası İstanbul’un seçtiği birine emanet edilene kadar ben burayı terk etmeyeceğim. Sonra da bir çağrı yaptık ve dedik ki ‘İstanbullular iradenize sahip çıkın.’ O sırada da Valilik beş günlük toplanma, gösteri, protesto, miting, her şeyi yasakladı. Hatta bize dediler ki ‘Eyvah bu akşam miting olmaz.’ Dedik ki ‘Ne olacaksa bu akşam olacak.’”

“VAPURLARI BAĞLADILAR, KÖPRÜLERİ KALDIRDILAR, METROLARI DURDURDULAR”

“Onlar şöyle bir şey yaptı; Vapurları bağladılar. Köprüleri kaldırdılar, metroları durdurdular, otobüsleri yedi kilometre ileriden bu yana hatlarını kestiler. Bizi adeta tarihi yarım adada tecrit ettiler. Biliyorsunuz tarihi yarım adada bir yoğun yerleşim merkezi de yok. Ama İstanbullular başta tabii iki mekanı hatırlatayım, bir Vatan Emniyetin önünde toplanmış 4 bin kadar Cumhuriyet Halk Partili ve İstanbullu vardı. Yine İstanbul Üniversiteliler de Beyazıt Meydanı’nda toplanmıştı, 2 bin 500 kadar öğrenci vardı. Önlerinde TOMA’lar vardı. Bariyerler vardı. Biz çağrıyı yaptıktan sonra Vatan Emniyet ve İstanbul Üniversitesi önlerindeki bariyerleri aşarak, polisimize zarar vermeden ama kanunsuz emirleri de dinlemeden Saraçhane’ye hareketlendi. İlk 6 bin kişi geldi. Ben onlara balkondan, tezahüratlarını geldiklerini duyuran sözlerini duyurunca, onları selamladım. ‘Bütün İstanbul’u akşam buraya bekliyoruz’ dedim. Onlar da çağırdılar. ‘İstanbul iradene sahip çık’ sloganlarıyla birlikte, ‘Ekrem Başkana sahip çık’ sloganlarıyla birlikte. Biz Saraçhane’de yedi gün, yedi gece orayı terk etmedik ve yedi gece aynı saatte, aynı yerde, aynı otobüsün üstünden, aynı mikrofonla ama her gün artan bir kitleye sesimizi duyurduk ve darbeye karşı direnme hakkımızı kullandık. O gece SZC TV oradan yayındaydı. Halk TV, Tele1… Ama diğerleri yayında değildi. Düşünün ki Türkiye’nin adını bilmeyenlerin adını bildiği bir metropol İstanbul. 16 milyon kişilik bir metropol. Dünyanın gözbebeği, herkes İstanbul’u konuşuyor. Üç imparatorluğa başkentlik etmiş bir kent İstanbul. Bazı tarihçiler dört imparatorluk diye sayıyor. Her şeyiyle, yani fethi, bir çağ kapatıp, bir çağ açmış bir yer İstanbul. Ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanının siyasi çıkışının başladığı yer İstanbul.”

“BOYKOTU SONLANDIRMAMIZ İÇİN BİN ÇEŞİT ARACI YOLLUYORLAR”

“Orada şu andaki büyükşehir belediye başkanı bütün anketlerde, ülkenin Cumhurbaşkanının üzerinde, oraya darbe yapıyorlar. Gecenin bir vaktinde, dünyanın hangi kentinde ilk gece 155 bin, ikinci gece 260 bin, üçüncü gece 440 bin, sonra 1 milyon 200 bin, son gece 550 bin. Böyle rakamlar. O gördüğünüz muhteşem görüntüler... Buna SZC TV, 1 milyon 200 bin kişi İstanbul’da, tarihi yarımadada, bütün yasaklara rağmen toplanmış, bunu canlı veriyor. Bunu görmeyenler, duymayanlar, duyurmayanlar, halk bundan haberdar olmasın isteyenler var. Bugünkü 10 günlük kapatma meselesi, Saraçhane’yi yayınladığınız için. Yani ne yaşıyoruzu özetlerken ben, Türkiye’de ne yaşıyoruz? Aslında bu gece ne yaşadığımızın da özeti bu özetin içinde. Siz Saraçhane’yi vermezseniz, açık söyleyeyim, Saraçhane’yi vermeyen, 1 milyon 200 bin vatandaşı bir gece yarısı İstanbul’da toplanmış, bunu vermeyen televizyon, televizyon mudur? Gazeteci, gazeteci midir? Haber yapmayan bir haber kanalı olabilir mi? Buna bazı haber kanalları gözlerini yumdular. Biz de onları halen boykot ediyoruz. Bin çeşit aracı yolluyorlar, ‘Efendim kanalı boykot edin, zaten reytingler 0.45 ama restoranlarımızı boykot etmeyin.’ ‘Bilmem ne yapmayın.’”

“MİLLET CEZAYI ONLARA KESTİ”

Özel, “Size çok haber yolluyorlar mı?” sorusunu şu sözlerle yanıtladı:

“Her yerden, hiçbirine dönüp de şöyle bir bakmıyoruz. ‘Biz sizi çok severiz de sosyal demokratız da çağdaş aileyiz’ de aklınız almaz. Hiç önemi yok. Mesele şu, millet cezayı onlara kesti. Milletin kesmediğini size kesmeye çalışan bir iktidar aklı var. Şu anda iktidar güdümünde bir akıl var. Gerçekten televizyonculuk ödüllendirilip, lisansına rağmen haber kanalıyım diye çıkmışsın değil mi? İstanbul gibi yerde 1 milyon 200 bin kişinin katıldığı gece mitingini, 2 milyon 200 bin kişinin katıldığı Maltepe mitingini görmeyen kanalın esas ceza çekmesi lazım. ‘Sen ver lisansını’ demek lazım kardeşim, ‘Sen habercilik yapmıyorsun. Sen başka bir şey yapıyorsun.’ Millet onlara bedel ödetiyor şu anda. Dün ben bir televizyon kanalına katıldım. Kardeş bir kanalınıza, onlar da kararacak diye şöyle planlamıştık; Pazartesi gecesi onlara, Salı gecesi size bir dayanışmaya gelelim diye. Onlar yürütmeyi durdurma aldılar. Kardeş televizyonunuzda Youtube’de 55 bin kişi izliyor, o bizim protesto ettiklerimizin toplamını 5 bin kişi izliyor. Bu hale düştüler. Toplamının 10 katı kadar izleniyor. Birazdan bunun Youtube yayınlarına millet açsın baksın, bir baksın. Saraçhane’yi görmeyeni kaç kişi izliyor, göreni kaç kişi izliyor? O yüzden siz çok onurlu, gurur duyacağınız bir yayıncılık yaptınız. Bundan rahatsız olanlar da size ceza verdi. Sonra yargı bu cezanın yürütmesini durdurdu. Yürütmeyi durdurmaya itiraz ediyorlar. Onu bir mahkemeden almışlar. Ümit ediyorum, yani sizden anlıyorum ki hukuken mücadele devam ediyor. Ümit ediyorum o mücadele yarın erken saatlerde sonuç versin. Yarın gün içinde sonuç versin. Bu ayrılık öyle 10 gün filan sürmesin.”

“‘KANLI DARBE’ DİYENE BİR ŞEY YAPMIYORLAR”

“Tabii burada bir şey daha biliyorum, burada üstat Saygı Öztürk de tekrar hatırlattı. Beni karşıladılar sağ olsunlar, Ankara Temsilciniz Murat Beyle birlikte. Diyor ki ‘Bu suçtan ikinci bir kez ceza verirlerse lisansımızı iptal edecekler.’ Esas hedef bu. Yahu düşünsenize bir televizyon kanalına yaptığı yayından dolayı, bir de şöyle düşünün, ülkenin ana muhalefet partisi, İstanbul’un son seçimlerde kazanmış, 26 belediyeyi kazanmış, Türkiye’de yüzde 65 belediyeyi kazanmış ana muhalefet partisinin, anketlere göre de birinci partinin lideri 1 milyon kişiye televizyonda konuşuyor. Otobüsün üstünden, bunu yayınlamak suç. Bunun için kapatma cezası veriyorlar. Akıl almaz. Efendim işte ‘halkı kin, nefret’ bilmem. Öbür taraftan bir başkası onlara bir sürü tanımlama yaptım. Tanımlanamaz organizma, insan diyemeyeceğim. 1923’te Cumhuriyet’in kuruluşuna ‘kanlı darbe’ diyor. Ona kimse bir şey demiyor. SZC televizyonuna kapatma veriyorlar. Bu hak mı, vicdan mı, insaf mı? Rezalet. O yüzden tam olarak yaşadığımız budur. Büyük bir adaletsizlik yaşıyoruz. Türkiye’de en büyük adaletsizliği, 111 gündür o kadar aldığı oylar, üç kez üst üste seçim, İstanbul’u kazanmasına rağmen Ekrem İmamoğlu, 8-9 yıldır içeride tutulan Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala, bütün Gezi tutukluları, hasta haliyle Tayfun Kahraman, İzmir’de Mehmet Murat Çalık hasta haliyle, yine çok sayıda siyasi tutsak bu sorunları yaşıyor. Dün Timur Soykan direkten döndü. Az daha tutuklanıyordu. Adli kontrol tedbirleri ile serbest kaldı.”

"SUÇUMUZ AK PARTİ’Yİ YENMEK”

“Adıyaman’ın sevgilisi Abdurrahman Tutdere’yi Adıyamanlılar, 31 Mart’da ‘Bize hizmet et’ diye görevlendirdi. Memnuniyet anketleri yüzde 60’lara çıkmış. Abdurrahman Tutdere’ye diyorlar ki ‘Evde oturacaksın, Adıyaman’da dolaşmayacaksın.’ Adıyamanlı Belediye Başkanı seçmiş, Adıyaman sokaklarını Abdurrahman’a yasakladılar. Şimdi yüreğimiz ağzımızda Zeydan Karalar’dan gelecek haberi bekliyorduk. Zeydan Karalar’ı, 11 yıl önce AK Parti belediyesinden devralınmış belediyede, kendisinin değil AK Parti Belediye başkanının verdiği ihalenin ödemelerini yaparken almışlar, 11 yıl önce gitmişler. Şimdi Aziz İhsan Aktaş, o 11 yıl önceki aldığı bir hak edişe iftira atmış, onun üzerinden sorgulanıyor. Tutuklanmasını talep etti savcı. Yahu onun üstüne 11 yıl bu adamla hiç çalışmamış, AK Parti’den devir gelmiş bu iş. Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış tam beş sene tertemiz. İki yıldır yapıyor, tertemiz. Sayıştayı temiz. İç denetçisi temiz. Mülkiye müfettişi temiz. Gelmişler Zeydan Karalar’ı almışlar, niye? Çünkü ‘efsane’ Zeydan Karalar Adana’da. Öbür tarafta Muhittin Böcek, Cumhuriyet tarihinde Antalya’yı iki kez üst üste kazanan tek belediye başkanı. Bütün partilerden. Çünkü Antalya zor bir yer. Nüfus 2 milyona göre para alıyor, 25 milyona hizmet etmen lazım. 25 milyon geliyor, yiyor, içiyor, kirletiyor, gidiyor. 2 milyon, faturayı belediye başkanına kesiyor. İlk kez iki kez üst üste kazandı. Bunun da cezasını Muhittin Böcek içeride yatarak ödüyor şimdi. Türk Ceza Kanununda yazmayan ama fiilen uygulanan AK Parti’yi yenme suçu, AK Parti’yi iktidardan indirmeye teşebbüs suçuyla cezaevlerinde yatıyor arkadaşlar. Bizim görevimiz onları iktidardan indirmek, daha iyi yöneteceğimize ikna etmek. AK Parti’yi seçimlerde yenmek ve iktidardan indirmeye tam teşebbüs halindeyiz. Cezamız bu. TCK’de yazmayan suçumuz bu bizim.”

“BİR KARANLIK GÖRDÜKLERİNDE SİYASİ FİKİRLERİ Mİ DEĞİŞECEK?”

Özel, gazeteci Ertuğrul Özkök’ün iktidara yönelik eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:

“Sayın Özkök’ü bu değerlendirmesi çok kıymetli. Gerçekten de insanlar şimdi SZC TV izleyen insanlar yarın sabah kalktığında televizyonu açtığında SZC TV ekranında işte karartma veya bir belgesel mi oynayacak bilmiyorum. Bir karanlık gördüğünde siyasi fikri mi değişecek? SZC TV’den mi vazgeçecek, muhalif olmaktan mı vazgeçecek? Bu iktidara ‘aferin’ mi diyecek yoksa ‘Ya 2025, kimi izleyeceğime sen mi karar vereceksin ben mi karar vereceğim?’ diyecek. ‘Elimde kumandam var. Yayını beğenmezsem değiştiririm. A Haber’i izlemek de elimde, SZC TV izlemek de elimde. Sen benim bu kararıma karışırsan’ der, bundan sonra bunun faturasını iktidara en ağır keser. İpek Hanım hep 19 Mart’ı darbe olarak nitelendirdik. Bunun üzerinden hatırlayın. 12 Eylül darbecileri ne demişlerdi? ‘Şuna oy vereceksin’ dediler. Asker kökenli bir adaya. Millet inadına gitti, Turgut Özal’a oy verdi. Turgut Özal’ın öyle bir destek alması mümkün değildi. Ama millet vesayet sevmiyor.”

“ZULÜMLERİ ARTSIN Kİ SONLARI TEZ GELSİN”

Genel Başkan Özel, yayın sırasında Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar hakkında tutuklanma kararı verilmesi üzerine şunları dile getirdi:

“Gerçekten çok üzücü bir haber. Yani bütün tutuklamalar çok haksız ama Zeydan Karalar‘’a yapılan artık yani 11 yıl öncesinden AK Parti’nin belediyenin başına sardığı bir adama AK Parti döneminden kalan para ödenmiş. Onunla ilgili ‘Yok efendim bizden işte biraz para istediler’ falan. Ya 11 yıldır bu adam 300 tane denetçinizle, müfettişinizle, Sayıştay’ı ayrı, diğerleri ayrı tertemiz yönetmiş. Bir de bunun üstüne, bak bunun üstüne iki kere hakeme gitmiş, millete gitmiş. Seyhan‘ı yönetmiş ya ‘Al Büyükşehir’i de yönet. İyi yönettin’ demişler. Büyükşehir’i bir dönem yönetmiş, ‘Al bir daha yönet’ demişler. Her seferinde oyunu artırmış. Şimdi gidiyorlar, tutuklama kararı veriyorlar. Yani gerçekten kabul edilebilecek bir şey değil. Tam bir rezalettir. Ümidim ve umudum vardı bununla ilgili. Gerçekten çok üzüldüm. Onun dışında biraz önce söylediğim gibi kararı millet veriyor. Millet sana oy verebilir. Seni seçer. Kenan Evren’i seçti, ama ‘seç’ dediğini seçmedi. Tayyip Erdoğan’a oy verdi, ama İstanbul’da ‘oy ver’ dediği ne Binali Yıldırım’a ne Murat Kurum’a oy vermedi. Şimdi ne izleyeceğine karar veriyor. Oysa ki elinde kumandası millet ne izleyeceğine karar verebilir. Milletin ne izleyip ne izlemeyeceğine RTÜK, mahkemeler karar veriyorsa bu bir baskı rejimidir, istibdat rejimidir. Aynen Ertuğrul Özkök’ün dediği gibi, ‘Haber akar, yolunu bulur.’ Bir şekilde olur. Bu zulümler olacak, olmaya devam edecek. Zeydan Başkan’ın gençlik kollarından başlayan, ilçe yöneticiliğinden başlayan, il başkanlığından devam eden bir siyasi hayatı var. Ve bu siyasi hayatta zaman zaman çok acılar çekmiş, mücadeleler vermiş, bedeller ödemiş birisi. Bu bedelin ödenmesi de varmış Zeydan Başkan’ın hayatında. Zulümleri artsın ki sonları tez gelsin diyeyim ne diyeyim.”

“MUHALİFLERE DÜŞMAN HUKUKUNUN UYGULANDIĞI BİR SÜREÇTE NE ANAYASASI?”

Özel, Erdoğan’ın kendisini anayasa masasına davet etmesi ve bununla birlikte yargı yoluyla baskı altına alınmaya çalışılması hakkındaki soruya şu yanıtı verdi:

“Bizi anayasa masasına ilk davet edişleri değil. Biz anayasa masasına oturmak için, anayasaya uyan muhataplar ararız karşımızda. Manisa’daki Özgür Özel de televizyon karşısında otursa der ki; ‘Erdoğan Özgür Özel‘i çağırıyor. Ama adam daha önce açıkladı niye gitsin oraya? Anayasaya uymayan biriyle niye anayasa yapsın?’ Bizim buradaki tutumumuz, tavrımız son derece net. Hatta geçen de bir yayında şey demiştim.: ‘Ne anayasası? Bu şartlarda seninle menemen yapmam’ demiştim. Şimdi anayasalar aşkın zamanlı toplumsal mutabakat metinleridir. Zaman geçtikçe güçlenen metinlerdir. Bizim 12 Eylül Anayasası denen anayasa defalarca farklı farklı şekillerde değişmiştir, yüzde 85’i değişmiştir. Ama esas mesele, son değişikliğinde tüm toplumu kapsayacak, zaman zaman söylüyorum, her doğana bir anayasa yapmak lazımken Erdoğan’a bir anayasa yapmışız. O da yapıldığı yıldan sekiz yıl geçmiş veya kendileri uygulamaya aldıklarından itibaren, hani ona göre yönetmeye başladıklarından beri yedi yıl geçmiş. Ama bu şartlar altında Erdoğan kendine yapılan anayasadan dahi memnun değil, uymuyor. Hatta zaman zaman ‘Uymuyorum, tanımıyorum, saygı da duymuyorum’ diyor. Şimdi ‘Gel anayasa yapalım.’ Yani sanki bu anayasa kişinin talebiyle, kişiye göre yapılan bir şey olduğunu bile kabul etsek bir an için Can Bey. Adam ‘Bana yeni bir kıyafet’ diyor. Eskisini ne yaptın? Ya sen bir eski kıyafeti bir giyi üstüne bakalım yani. Eskisini kullanma, perişan et. ‘Bana yenisini al’ falan. Sen eski anayasaya bir kere uyumuyorsun. O yüzden isterseniz düzünden, isterseniz tersinden. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymayan, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan, Anayasa Mahkemesi’ni tanımayan zaman zaman Anayasa Mahkemesi’ni kapatmakla tehdit eden, yargı kararlarını tanımayan, yargıçları siyasi şekilde seçen, AK Parti’nin gençlik kollarından, avukat bürolarından yargıç, hakimler atayan, onları da siyasi talimatlarla kullanan ve muhaliflere en sert… Bugün gösterdim. Aziz İhsan Aktaş 100 ihalenin 77’sini AK Partililerle, 23’ünü CHP’lilerle yapmış. Bu ihalelere 11 yıl geriden bir teması olan Zeydan Karalar şimdi tutuklandı. Geri kalan yüzde 77’ye hiçbir şey yok. Bugün Denizli Büyükşehir’in çuvallarla üç biletten birini teleferiğe kesip, iki bileti çuvalla genel müdüre teslim ettiğinin ispatı var, bir yıldır elleyen yok. Böylesine bir hukukun, ikili hukuk sisteminin olduğu, muhaliflere düşman hukukunun uygulandığı bir süreçte ne anayasası, ne anayasası? Menemen yapmam dediğim bu. Ama isterseniz düzden söyleyeyim. Uysun bütün bu kurallara, sonra gelsin çalsın kapımızı, ‘Yapalım anayasa’ desin. Sen ilk önce, ilk başta Anayasa Mahkemesi ve bütün yargı kararlarına uy, mesela tutuksuz yargılama esastır. Tutuklu arkadaşlarımız bırak, Gezi tutuklularını bırak, Osman Kavala’yı bırak, siyasi tutukluları bırak, mahkeme kararlarına karşı direnme işlerini bırak. Can Atalay’ı bırak. Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği Zeytin Kanunu’nu, Çevre Kanunu’nu onu bunu ikide bir getirmeyi bırak. Anayasaya aykırı doğa, çevre katliamlarını bırak. Hepimizin malı olan madenleri yandaş şirketlere peşkeş çekmeyi bırak. Daha bunu SZC TV’de siz haber sunuyorsunuz, benim bıraktığım yerden siz 10 dakika daha sürdürürsünüz bunu. Bunları bıraksın, ondan sonra gelsin benden anayasa istesin. O yüzden durum bu. Ondan hani böyle bir cümle mühür gibi, afilli bir cümle niye kurdu neden yaptı vallahi kendine sormak lazım. Ben orada yokum. Bana bakınca tehdide, şantaja, rüşvete boyun eğecek bir siyasi görüyorsa yanlış görüyor. Demek ki o zaman zaman yakın gözlükleri bakıp bir takım kayıtları inceliyordu, gözlükleri değiştirecek. Biz ne arkadaşımızı satarız, ne geride birini bırakırız, ne kişisel ikbal için pazarlığa girişiriz, ne de tehditle şantaja boyun eğeriz. Bu kadar net. Ama siyasi muhatap alınmak istiyorsa, biz buradayız. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Genel Başkanı olarak gelir, otururuz konuşuruz, bir demokratikleşme paketini hep birlikte çalışırız, olur. Ama bu bataklıkta inadına yürüyor adam. Kendini de batırıyor, memleketi de batırıyor. Ben ne yapayım ona yani. Onun peşinden bataklığa mı gireceğim? Girmem. Ben memleketi kurtarmanın peşindeyim. Memleketi kurtaracakları onların elinden kurtarmanın peşindeyim. Benim işim bu yani. Ben nasıl 47 yıl sonra Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yenip partimi birinci parti yapmışım, 31 Mart 2024 günü. Şimdi de görevim; yapılacak ilk seçimlerde bu iktidarı değiştirmek. Ve eğer bir suç arıyorsa, evet yapılacak ilk seçimlerde Türkiye’de iktidarı değiştirme suçuna teşebbüs halindeyim şu anda. Ve teamülen bu suçu işlemek üzereyim. Bilsin ona göre hesabını kitabını yapsın.”

“İLK SEÇİMLERDE TRT ŞOKU YAŞARKEN, SZC TV ZAFERİ YAYINLIYOR OLACAK”

Programın sonunda destek mesajlarını yineleyen Özel, şöyle konuştu:

“Gerçekten üzgünüm. Hem yayında kötü haber aldık Zeydan Başkan ve arkadaşlarımız için üzgünüm. Hem SZC TV gibi… Ben bu kanalın SÖZCÜ gazetesinin sağ üst köşesinde logo mücadelesi herhalde 500 gün mü sürmüştü, 10’uncu gün, 40’ıncı gün, 300’üncü gün, 500’üncü gün. Şu logonuzu ne mücadelelerle aldınız, yayın hakkınızı aldınız? O günden bugüne de yayınlar yapıyorsunuz. Haber veriyorsunuz. Zaman zaman beni de eleştiriyor bu ekrandaki arkadaşlar. Ama sonuçta gazetecilik yapılıyor burada. Burada mesela ben bir şaklabanlık görmedim bugüne kadar. Bugüne kadar halkın zararına bir şey görmedim. Bugüne kadar televizyonculuğu kullanarak, işte millete onu bunu pazarlayıp oradan para kazanmayı görmedim. Mesleğini başka yerlerde yapılmasını engel olmuş bir çok genç meslektaşımıza da alan açıyorsunuz. SZC TV’nin Ankara ekibiyle biz her gün çalışıyoruz, pırıl pırıl gencecik arkadaşlar. Cansiperane gayret gösteriyorlar. ‘Bir dakika yani gel şurada otur, bir çay iç.’ Bir çay içmeyecek kadar belki gazetenin, televizyonun imkansızlıklarından dolayı diğer yandaş basındakiler bir koşuyorsa, bunlar üç koşuyor. Bir sürü şeyle engelleniyorlar. Mesleğini yapmak dışında bir çabası olmayan, namuslu, çalışkan ve bütün zorluklara rağmen doğru tarafta duran insanlar var burada. Şimdi bu gece 10 günlüğüne karartılacak ekranlar. Baştaki temennimiz inşallah gerçekleşir, bu hatadan hızla dönülür. Çünkü bu 10 gün süreyle SÖZCÜ Televizyonu bunu hak etmedi. En derin dayanışma duygularımı, en güçlü dayanışma duygularımı ifade etmek isterim. Örgütümüz, il-ilçe başkanlarımız, il başkanımız, il yönetimimiz kapının önünde sizleri alkışlarıyla, sloganlarıyla, ellerindeki pankartlarıyla desteklediler. Biz sonuna kadar halkın haber alma hakkının ve bunu savunan sizin gibi kıymetli gazetecilerin yanındayız, arkasındayız. SZC TV’ye şimdiden geçmiş olsun diyorum. Ama çok güzel yayınlar da yaptık. Mesela 31 Mart gecesi otobüsün üstünden kapanmayan ışıklarını gösterdim partinin. İnanın yine yapılacak ilk seçimlerde çok güzel bir akşamı hep birlikte yaşayacağız. TRT şoku yaşarken, SZC TV zaferi yayınlıyor olacak. Buna söz veriyoruz. Kimse moralini bozmasın. En sonunda iyiler kazanır, kötüler kaybeder. Bir gecenin bir karanlığın ilanihayeye kaldığı görünmemiştir. Her gecenin sabahında şafak söker, güneş doğar. Hiçbir kış kalmaz, bahar gelir. O yüzden ekran kararacak ama daha güçlü bir şekilde açılacak. Biz de sizin yanınızda, arkanızda olmaya devam edeceğiz.”

 

 

Kocaeli Haberci Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız