Özdilek

Siyaset

Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi Kadıköy 100 Binler Kayyuma Geçit Yok Dedi

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, Kadıköy’de düzenlenen ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi’ne katıldı

10 Eylül 2025 Saat: 23:53
Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi Kadıköy 100 Binler Kayyuma Geçit Yok Dedi
Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi Kadıköy 100 Binler Kayyuma Geçit Yok Dedi

Haber: Özgen Sarıkaya/Net Medya Grup-İGFA

CHP Lideri Özgür Özel: “Bizi Şiddete Çekemezler Ancak Asla Eve De Gönderemezler, Direneceğiz”

“KADIKÖY MEYDANINI DOLDURAN 125 BİN KİŞİ, HEDEFTE OLANIN CUMHURİYET HALK PARTİSİ DEĞİL; DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜKLER VE SANDIK OLDUĞUNUN FARKINDA”

“‘İSTANBUL’UN BAŞINA KOYALIM’ DEDİKLERİ 30 KİŞİLİK LİSTEDE, ÖNCEKİ GENEL BAŞKANIMIZA KÜFREDEN DE GARİBANLARI DOLANDIRAN DA VAR”

“ATATÜRK’ÜN EVİNDE DİRENENLERİ SOKAĞI KARIŞTIRMAKLA SUÇLUYORLAR, ONLARI SOKAKTA BIRAKAN SİZLERSİNİZ”

“CUMHURİYET HALK PARTİSİ, MAJESTELERİNİN MUHALEFET PARTİSİ DEĞİLDİR, OLMAYACAK”

“SIRA KENDİLERİNE GELMEDEN FARKINA VARAMAYANLARA SESLENİYORUZ; SUSMA, SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK”

“KANAPİÇE’DE MUSA’YI VERMEYEN CUMHURİYET HALK PARTİSİ NE EKREM’İ VERİR, NE BİR BAŞKA YOLDAŞINI”

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, Kadıköy’de düzenlenen ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi’ne katıldı. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özel, burada yaptığı konuşmada, “Hepinize minnet doluyum. Bugün akşam Kadıköy’de, bu meydanda, Kadıköy tarihinin en kalabalık mitinglerinden birinde, son yılların en kalabalık mitinginde, bize iletilen rakamlara göre 125 bin eylemci var bugün burada. Hiç şüphe yok ki burayı sadece Cumhuriyet Halk Partililer doldurmadı. Bu meydanı dolduranlar, hedefte olanın bugün Cumhuriyet Halk Partisi değil demokrasi olduğunun, özgürlükler olduğunun, sandık olduğunun farkında” dedi. Özel, şunları söyledi:

https://youtu.be/xDtqakXPEh4

“DARBEYİ PÜSKÜRTMEK İÇİN OMUZ OMUZA”

“Bu meydan, farklı görüşlerden de olsa bütün demokratların, sosyal demokratların, muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, Kürt demokratların, sosyalist demokratların, liberal demokratların, demokrasiyi güvence altına almak için, darbeyi püskürtmek için omuz omuza verdiği meydandır. 19 Mart darbesinden beri ilk yedi gece Saraçhane’de, sonra köprüyü geçip attığımız adımla Anadolu’ya, Maltepe’de, ardından her hafta sonu bir şehirde, her çarşamba aynı saatte bir ilçede 53’üncü kez darbenin karşısında meydandayız, eylemdeyiz. Bu muhteşem meydan için, son seçimlerde yüzde 70 oyla yetki verdiğiniz partimizin evladı Mesut Başkana, örgütümüzün başkanı Ali Narin Başkana ve direnişin sembol ismi İstanbul İl Başkanımız Özgür Çelik’e yürekten teşekkür ediyorum.”

“SİCİLİ AK PARTİLİ HAKİM VE BAŞ KÖTÜNÜN KOORDİNASYONUYLA…”

“Onlar Saraçhane’de darbeye kalkıştıklarında ve biz çağrı yaptığımızda köprüleri kaldırdılar, vapurları bağladılar, metroları kapattılar ama İstanbul sel oldu aktı, Saraçhane’de bir darbeyi püskürttü. Geçtiğimiz hafta İstanbul İl Başkanlığımıza, binaya dava açtılar, başkana dava açtılar. En son defalarca reddedilen bir taleple, ayarlanmış bir mahkeme, sicili AK Partili bir hakim ve o baş kötünün koordinasyonunda İstanbul İl Başkanlığımıza kayyım atamaya kalktılar. Burası Kadıköy, biz birbirimizi biliriz. Hepinizi çok seviyoruz. Biz dayanışmayı büyütüyoruz. Omuz omuza hep birlikte büyüyoruz. Biz kazanacağız. Kadim tarihiyle, güzel doğasıyla, Haldun Taner’iyle, Süreyya Operasıyla, Fenerbahçe’siyle, Bağdat Caddesi’yle, camileri, kiliseleriyle, altı ok gibi altı tepe üstünde oturan güzel Kadıköy’e hoş geldiniz, şeref verdiniz. Namık Kemal’in Kadıköy’üne, Nazım Hikmet’in Kadıköy’üne hoş geldiniz.”

“SİZİ ‘ARKA BAHÇE’ DEĞİL, CUMHURİYET’İN GÜVENCESİ OLARAK GÖRÜYORUZ”

“Şimdi koşup gidiyorlar. Kim gidiyor? Pandemide ölümü göze alıp bizi yaşatanlar gidiyor. Bütün sağlık emekçilerine bir yürekten alkış. Biliyorsunuz Tayyip Bey, ‘Hakları ödenmez’ dedi. Haklarını ödemedi. Hakları duruyor. Onlara sahip çıkıyoruz. İşsizliğe mahkum edip, polis yaptığı, infaz koruma memuru yaptığı, çeşitli kademelerde görev yapan milyonlarca gencimiz var. Sağlık emekçilerinin yanında bu ülkeye hizmet eden jandarmasına, polisine, infaz koruma memuruna, her kademede görev yapan devlet memuruna sesleniyorum. Siz bu milletin evlatlarısınız, biz, sizi bir partinin arka bahçesi değil Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Cumhuriyet’in güvencesi olarak görüyoruz. Nazım Hikmet, Balkanlar’dan Kadıköylü olan Nazım Hikmet. Şöyle sesleniyor Kadıköy’e; ‘Hey Hikmet’in oğlu, Hikmet’in oğlu. Tuna’nın suyu olaydın. Kara ormandan geleydin, Karadeniz’e döküleydin. Karadeniz’de mavileşeydin, mavileşeydin, mavileşeydin. Geçeydin Boğaziçi’nden. Başında İstanbul havası, çarpaydın Kadıköy İskelesi’ne, çarpaydın, çarpaydın, çarpaydın.’ Nazım Hikmet’in Kadıköy’üne, selam olsun.”

“İKTİDAR, DEVLETİN KAPILARINI MİLLETE KAPATMIŞ”

“Değerli Kadıköylüler, bizim bin yıllık, öyle bunlarla filan değil bin yıllık devlet geleneğimiz var. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ deniyor. Ama devletin kapılarını bu iktidar millete kapatmış. İnsanca yaşamak isteyen herkese kapatmıştır. Bugün herkes bir avuç insanın ihtirasına göre yaşıyor. Bir avuç insanın huzurunu hepimizin huzurundan önemli görüyorlar. Mahkemeler, bir avuç insana hizmet ediyor. Parası olmayanlar, yoksullar her yerden dışlanıyor ve bir kişinin iktidarı sürsün diye her şey göze alınıyor. Buradan açıkça söyleyelim. Biz Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönetici kadroları, üyeleri, bize destek veren bütün demokratlar… Biz o tek adamın, bu ülkenin yoksulluğu pahasına, gençlerin umutsuzluğu pahasına, küçücük çocukların hayata kapatamayacakları kadar bir farkla geriden başlaması pahasına o iktidarın sürmesine izin vermeyeceğiz. Asla ona teslim olmayacağız. Bu memleketin dört bir yanında soruyorum. Erdoğan sizi seviyor mu? (Hayır) Neden sevmiyor? Çünkü fakiriz. Fakir sevmeyen, zengini seven, daha çok zenginler için çalışan, onları daha da zengin yapan ama halkı yoksullaştıran bir yönetim anlayışı var. Bugün Türkiye’de resmi rakamlar, 88 bin liranın altında geliri olanlara ‘yoksul’ diyor. 88 bin lira yoksulluk sınırı. Memuru da işçiyi de hele hele asgari ücretliyi, hele hele emekliyi perişan eden bu iktidar, orta sınıfı yok etti. Artık emekliler, yoksulluk değil açlık sınırının dahi altında yaşıyorlar. Maaşlar, verildiği gün açlık sınırının altında kalıyor. Bunun için bu meydanlara gelenler, elbette bizim il başkanlığına yapılanlara, Ekrem Başkana yapılanlara, buna gösterdiğimiz tepkiye omuz verenler aslında bütün itirazları birden bu meydanlara taşıyor. Buradaki sendikaların, buradaki meslek örgütlerinin, buradaki siyasi partilerin katılımlarının değerini görüyoruz. Bunu biliyoruz ve şunu açıkça söylüyoruz. Bütün dertliler, bütün ezilenler, bütün haksızlığa uğrayanlar, bütün itiraz edenler birlikte meydanlarda oldukça başaracağız. Zira itiraz AK Parti’nin kara düzeninedir.”

“BURUNLARINDAN FİTİL FİTİL GETİRECEĞİZ”

“Bu ülkeyi şu hale getirdiler; 38 OECD ülkesi arasında enflasyonda birinciyiz. Avrupa’da enflasyonun, yıllık enflasyonun ortalaması yüzde 2, bizde 33. Diyorlar ya ‘Bütün Avrupa’da enflasyon yüksek…’ Krizden, pandemiden çıkarken 2 olan 4 oldu, 3 olanınki 6 oldu, tedbir aldılar, döndürdüler. Tek haneli enflasyonu alıp TÜİK’e göre bile yüzde 86’ya çıkaran, gerçekte iki yıl boyunca yüzde 100 enflasyonla fakiri ezen, yoksulu yoksullaştıran, ama Kur Korumalı Mevduatlarla zenginin parasını fakirin sırtından çoğaltan bir iktidarla karşı karşıyayız. Şimdi 27 Avrupa ülkesinde toplam 13 milyon işsiz var, Türkiye’de tek başına 13,5 milyon işsiz var. Her eylülde oturuluyor, Orta Vadeli Program yenileniyor, revize ediliyor. Bakın geçen sene bugün enflasyon yüzde 17,5 olacak diye ilan etmişler. Bugün yüzde 28,5 olacak diye revize ediyorlar. Geçen sene bugün, 2026 enflasyonuna yüzde 9,7 demişler. Tayyip Bey çıkmış ‘2026’da tek haneli enflasyona düşeceğiz’ demiş. Bugün ‘2026’da enflasyon yüzde 16 olacak’ diyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde böyle sapma olmaz. Ama geçen yıldan bu yıla baktığınızda ‘Ne oldu bunları değiştiren, nasıl oldu da geçen sene yüzde 28,5 değil yüzde 17,5 diyordun? Ne oldu?’ Ben size söyleyeyim; darbe oldu. 19 Mart darbesi oldu ve bütün dünya, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin verdiği hiçbir evrakın değerinin olmadığını gördü. Ekrem Başkan’ın diplomasını iptal eden, mazbatasını iptal eden Türkiye’ye en büyük kötülüğü yaptı. Türkiye’nin adını bilmeyen, İstanbul’un adını biliyor. Diyor ki; ‘16 milyonluk şehrin seçiminin kabul edilmeyip iptal edildiği yerde, sonradan bir milyon farkla gelen kişinin bu sefer korkudan diplomasının iptal edildiği yerde hisse senedine nasıl güveneyim? O ülkede mülk alsam tapusuna nasıl güveneyim? Ben Türkiye’ye nasıl güveneyim?’ diyor. Bu büyük kötülüğü Türkiye’ye yapanlar, kendi iktidarlarını sürdürmek için hepimizi, hepinizi yoksullaştırdılar. Ama bunun hesabını onlardan fitil fitil soracağız, burunlarından fitil fitil getireceğiz.”

“HALEP ORADAYSA, ARŞIN BURADA”

“Benim kinim yok. Biz kinin partisi değiliz. Kindar nesil yetiştirmek isteyenler orada. Ama çok net söylüyoruz; emeklileri pazarlardan sebzelerin, meyvelerin ezilmişini toplamaya yollayanlara, asgari ücretliyi kasabın önünden geçemez hale getirenlere, esnafı kredi kartlarını takla attıra attıra perişan edip iflas ettirenlere, köylü milletin efendisiyken artık perişan eden, hacizlere düşürenlere, köylere sarı taksilerle hacze gidenlere benim kinim var artık kardeşim, kinim var. Özgür Çelik’e yapılanı affederiz, Özgür Özel’e yapılanı affederiz. Emin olun Ekrem Başkan kendine yapılanı affeder. Ama emekliyi, milleti ezeni, gençleri bezdireni affetmeyeceğiz. Bu meydan çok eylem gören, çok mitingler yapılan, çok güçlü bir meydan. Bu meydandan yükselen bu istifa sesleri Sarayı titretiyor, dizlerini titretiyor onların. Buradan Tayyip Erdoğan’a açıkça ve büyük bir netlikle, kararlılıkla sesleniyorum: Sokağa çıkamaz haldesiniz, pazara gidemez haldesiniz. Esnafın hatırını soramayan, kimseye ‘Halin nedir?’ diyemeyen bir haldesiniz. Meydanlar ‘istifa’ diye inliyor. Türkiye’de AK Parti’nin kalelerinde bizim mitinglerimiz o ilin en kalabalık mitingine dönüşüyor. Burada olduğu gibi her eylemde bir rekor kırıyoruz, bir destan yazıyoruz. Eğer kendinize güveniyorsanız, cesaretiniz varsa ve yaptığınızı doğru olduğunu, milletin size hak verdiğini iddia ediyorsanız hâlâ oradaysa arşın burada. Getir sandığı, kaçma, millet versin kararı. Her eylemde bir rekor kırıyoruz, bir destan yazıyoruz. Eğer kendinize güveniyorsanız, cesaretiniz varsa ve yaptığınızı doğru olduğunu, milletin size hak verdiğini iddia ediyorsanız, Halep oradaysa arşın burada. Getir sandığı, kaçma. Millet versin kararı.”

“ÇOK PARTİLİ SİYASET TEHDİT ALTINDA”

“Biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi, Türkiye’de çok partili siyaset tehdit altında. Burada hedef, bu CHP, yarın bir başka partiyi ve ne zaman ki sıra AK Parti’ye gelecek, iş işten geçmiş olacak. Bazı sanatçılar konuşuyor, her şeyi göze alıyorlar ama susanlar var. Bazı sendikalar direniyor, ancak teslim olanlar var. Bazı akademisyenler konuşuyor ama cesaret gösteremeyenler. Sıra kendisine gelmeden önce meselenin farkına varmayanlara buradan sesleniyoruz: Susma, sustukça sıra sana gelecek. Kimsenin bu kara düzende tek başına kurtulacağına inancı olmasın. Söylüyorum, hep söyledim, inanarak tekrar ediyorum. Emekliler kurtulmadan emekçiler kurtulmaz. Esnaf kurtulmadan çiftçi kurtulmaz. Polisler kurtulmadan gençler, gençler kurtulmadan gardiyanlar, infaz koruma memurları kurtulmaz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”

“OMUZ OMUZA MÜCADELE ZAMANI ŞİMDİ”

“Meydanın yabancısı olmayan bir konuğumuz var. DİSK’in Genel Başkanı Sevgili Arzu Çerkezoğlu burada dayanışmak için. Tam da sırasında gelmişti. ‘Kurtuluş yok tek başına’ derken. Ben kendisine onun şahsında DİSK’te örgütlü, tüm sendikalarda örgütlü Türkiye işçi sınıfına selam olsun. Bu arada yarın İstanbul’daki çalışma ofisimizde, saldırıya uğrayan il başkanlığımızda, eski il başkanlığına DEM Parti’nin Eş Başkanları gelecek, dayanışma için. Bugün Ankara’da olsaydık dayanışma için Zafer Partisi’nin talebi vardı. Önümüzdeki günlerde Zafer Partisi gelecek. Deva Partisi, Gelecek Partisi, İYİ Parti’nin Sayın Genel Başkanı, Saadet Partisi’nin Genel Başkanı ayrı ayrı dayanışmalarını ifade ettiler. Yürekten teşekkür ediyoruz. Burada meydanda olan Türkiye İşçi Partisi’ne, SOL Parti’ye, HKP’ye, EMEP’e ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Saraçhane’nin öğrettiği farklılıklarımızın ayrılık sebebi olmadığı, demokrasiyi kaldırana karşı hep birlikte en sağdan en sola omuz omuza mücadele zamanı şimdi.”

“GENÇ ARKADAŞLARI ASLA YALNIZ BIRAKMAYACAĞIZ”

“19 Mart darbesinin üzerinden tam 175 gün geçti. 175 gündür Ekrem Başkan’a, arkadaşlarımıza atmadıkları iftira kalmadı. Ama hepsini tek tek çürüttük. Balonlarını tek tek patlattık. İddiaları biliyorsunuz. 175 gündür bir yalan atıyorlar, balonu şişiriyorlar, patlatıyoruz. Yenisini şişirmeye çalışıyorlar. Artık ellerinde delik deşik bir balon var. Asla şişirmek mümkün değil. Gizli tanıkla olmadı, iftiracılarla olmadı, her türlü baskıyla olmadı; ama biz bekliyoruz ki o iftiraların, her birini yazsınlar yazabiliyorlarsa. Biz onların bizi değil, bizim onları yargılayacağımız iddianameyi bekliyoruz. Yazın cesaretiniz varsa. Tabii bu süre zarfında Saraçhane’den başlayarak suçsuz, günahsız üniversite öğrencileri başta olmak üzere, gençleri aldılar. Haksız yere gözaltında tuttular. İlk aşamada 301’ini tutukladılar. Sonra da her eylemde bir bahane bulup gençlere tutuklama yapıp… Efendim neymiş? Gösteri yürüyüş kanununa muhalefet, 2911’e. Cezayı en üstten alsa bir gün yatarı yok. İlk kez karşında, zaten erteleyeceksin, hükmün açıklanması bırakacaksın. Sırf annesine babasına ‘Çocuğuna mukayyet ol’ demek için, sırf gençlere ‘Bakın arkadaşlarınız gibi içeri gidersiniz eyleme katılırsanız’ demek için, yıldırmak için bunları yaptılar. Bir gün genç arkadaşları yalnız bırakmadık, bundan sonra da asla yalnız bırakmayacağız. Ancak hepinizden önce tüm gençlere bir yürekten alkış alalım. Şimdi hep beraber bir şey yapacağız. İstiyor muyuz bir şey yapmak gençler için? Bu gençlerden ve içeriye atılan bürokrat arkadaşlarımız var. Maaşları kesiliyor ve aileleri zorda oluyor. Biz onlarla dayanışma gösteriyoruz. Ama gençleri yurttan atıyorlar, gençlerin bursunu kesiyorlar. 19 Mart darbesinin bütün mağdurları için, bir genç arkadaşım eyleme katıldı diye yurtsuz kalmaması, kesilen bursunun yerine gelmesi için Ekrem Başkan’la birlikte bir dayanışma düşündük. Ekrem Başkan’la benim önsözünü yazdığım, Ekrem Başkan’ın son sözünü yazdığı, ama meydanlarda sizin yazdığınız bu kitap var. Adı ‘Millete Emanet.’ Kitabın yazımını toparlayan, koordinatörümüz Yavuz Oğhan. Bu kitapla ilgili hiçbir kimsenin bir kuruş cebine para girmeden tamamını bu darbe sürecinde mağdur edilen gençlere aktarmak üzere, bu kitaba sahip çıkacağız. İş adamlarından ya da varlıklı kesimlerden, oradan buradan değil. Çünkü sorduk arkadaşlara, ‘Böyle yapsak olur mu?’ diye. Dediler ki ‘Olur, kitapla olur.’ Biz bu kitap üzerinden sözüme değer veren herkesi, tüm Cumhuriyet Halk Partileri, tüm demokratları, kendi bu eylemlere katılmasa da katılanları, yürekten katılanları, evinden katılanları, herkesi gençlerimize sahip çıkmaya, arkadaşlarımıza sahip çıkmaya, dayanışma göstermeye davet ediyoruz.”

“CHP’DE İKİLİK DEĞİL BİRLİK VAR”

“Şimdi oraya geliyorum. Meselenin özü şu: Bu hafta içinde İstanbul İl Başkanlığına yapılan saldırı nedir? Yargı içinde bir AK Toroslar çetesi var. Bunlar aileye saldırır, eşe saldırır, babaya saldırır, evlada saldırır. Bunlar bir İBB borsası kurmuşlar, iş adamlarına dahi diyorlar ki ‘Bak onun başına ne geldi. Gel bakalım beri, konuşalım’ diyorlar. Bu zalimliğe karşı partimizin gösterdiği dirence karşı, hapiste canımıza kast edenler İstanbul’da evimize saldırdılar. Bunu tek amacı var. Özgür Çelik gibi bir İl Başkanı olmasın, böyle bir il yönetimi olmasın, sokak sokak direnmeyelim, meydan meydan itiraz etmeyelim istiyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi’ne ‘Git Ankara’da otur, partinin başında huzur bul’ diyorlar. Buradan açıkça ilan ediyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi, majestelerinin muhalefet partisi değildir, olmayacak. Cumhuriyet Halk Partisi, AK Parti’nin kara düzenini meşrulaştırmayacak. Şimdi çıkmışlar bir yargı kararıyla, AK Toroslar çetesinin manipülasyonuyla CHP’de ikilik çıkarmaya çalışıyorlar. CHP’de ikilik değil birlik var. Ben buradan yürekten teşekkürümü sizlerle paylaşmak isterim. Özgür Başkanın seçildiği çekişmeli kurultayda, neredeyse yarıdan yarıya bir rekabet vardı. O rekabette az bir farkla Özgür Başkan seçildi. Bugün partiye yapılan bu saldırıdan sonra o delegelerin tamamına yakını noterlere koşturdu, darbeye karşı Özgür Başkana sahip çıktı. Türkiye’de bin 300 delegemiz var. Biz yarıştık. Çok küçük farklarla o seçim kazanıldı. Partiye kayyım atamak için 19 Mart’ta harekete geçtiklerinde çağrıda bulunduk. O delege koştu ve geldi. İradesini tazeledi. Geçerli oyların tamamını bana verdi. Şimdi Özgür Başkanın kongresi üzerinden İstanbul’un iradesini, onun üzerinden bizim kurultayımızı hedef almaya çalışan AK Toroslar çetesine karşı geçen hafta 1,5 gün içinde Türkiye’nin 81 ilinde İstanbul delegeleri, doğal delege hariç imzası kurultay toplayabilecek bin 37 delege arkadaşımız koşa koşa gittiler. İmza attılar. Kurultay istediler. Bunu şunun için anlatıyorum. Bizi birbirimize düşürmek isteyene, kumpas kurana, ‘CHP’yi çatırdatacağız, o sayede huzur bulacağız, birbirleriyle uğraşırken, saray düzenini sürdüreceğiz’ sananlar avuçlarını yalayacaklar avuçlarını.”

“KUMPASÇILARI DA İŞBİRLİKÇİLERİNİ DE GÖMECEĞİZ”

“Bir bütün olarak bu partiye sahip çıkanlara minnet borçluyuz. Bir yandan sanki CHP’liymiş gibi bizim partiden daha önce uzaklaştırdığımız 30 kişilik bir listeyi İstanbul emniyetine vermişler. İçinde önceki genel başkanımıza küfreden de var, Özgür Başkanımıza küfreden de var. Milletten ‘Seni belediyede işe sokacağım’ diye 20 bin lira para alıp garibanları dolandıranlar var. Partiden atmışız onları, şimdi diyorlar ki ‘Bunları koyalım İstanbul’un başına. Seçilmişler giremesin. Bunlar o binaya rahat girip çıksın.’ Biz bu kötülüğü, milim milim nasıl tasarlandığını, dilekçelerin kime verdirildiğini, mahkemenin nasıl ayarlandığını, bu sarayın kumpasını çözdük. Merak etmeyin, kumpasçıları da gömeceğiz, işbirlikçilerini de gömeceğiz. Geçen gün buradaki hazırlıkları yaparken Kadıköy sokaklarında dolaşan Özgür Çelik’e nasıl sarıldığınızı, nasıl sahip çıktığınızı gördüm. Bu yeter. Başkasının adını anıp da hak etmediği bir önemi kimseye vermeyin. Ayrıca bugün il başkanlığını Bahçelievler ilçemizin ikinci katına koyduk. Oraya bugün Kayseri’den Özgür Çelik’i görmeye gelmiş biri. İlçe başkanı aradı, haber veriyor. Köşedeki bakkaldan bir kilo çay, bir paket de şeker almış destek olsun diye. Bizi bunlar ayakta tutuyor. O yüzden sevginin egemen olduğu yerde, dostluğun egemen olduğu yerde, 9 Eylül çelengini 8 Eylül günü 5 bin polisle partiye gelenlerle değil 9 Eylül’de Özgür Çelikle birlikte 7 bin kişiyle koyduk, 7 bin kişiyle. Her birisi bu mücadeleye sahip çıkmak için her birisi Taksim Meydanı’nın milletin meydanı olduğunu bildiği için ‘Ata’nın huzurunda Özgür Çelik, Özgür Özel bir başına gitmesin’ diye günün ortasında bir X paylaşımına Taksim Meydanı’nı dolduranlara selam olsun, helal olsun. Buradan şunu söyleyelim: Taksim Meydanı emekçilerindir. O meydanı geri alacağız. O meydanı emekçilere geri vereceğiz.”

“BİZİ ŞİDDETE ÇEKEMEZLER”

“İl binası Bahçelievler’e taşındı, mevcut bina genel merkeze kayıtlı. O günden beri İstanbul Valiliği ve İçişleri Bakanlığı bir dilekçeyi sisteme girip, adres değişikliğini yapmamaya direniyorlar. Milletvekillerine, dokunulmazlığı olan milletvekillerine gaz sıkanları, darp edenleri, baba evinde, Atatürk’ün evinde direnenleri, ‘sokağı karıştırmak’ gibi bir şeyle suçluyorlar. O insanları biz baba evine çağırdık. Baba evinin kapısını çevirip, onları sokakta bırakan sizlersiniz. Sokak karışsın diye umutlanan sizlersiniz. Ama bu kitlenin ne sizin o çok korktuğunuz sokaklarda, ‘Aman ha sokaklar karışacak’ tehdidiyle sizden korkacak hali var ne de sizin oyununuza gelecek hali var. Biz ne yaptığımızı biliyoruz. İcap ettiğinde ‘sokağa’ deyince gelenleri, milyonlar olanları, darbeleri püskürtenleri görüyoruz. Bu darbecilere karşı meydanları dolduruyor, sokaklara güveniyor ama asla şiddete bulaşmıyoruz. Bizi şiddete çekemezler ancak asla da eve gönderemezler. Direneceğiz.”

“EKREM BAŞKAN’IN SUÇU ERDOĞAN’I YENMEK”

“Değerli Kadıköylüler, haftada bir Ekrem Başkan’ı ziyaret ederim. Haftada birkaç kez mektuplaşırız, ciddi şeyler yazışırız. Bu sefer ‘Bize bunlar niye yapılıyor’ diye düşününce, şunu çok net gördüm. Şunu hepimiz biliyoruz. Ekrem Başkan’ın ağır bir suçu var. Bunu itiraf edelim, birbirimizden gizleyemeyiz. Onun suçu Recep Tayyip Erdoğan’ı yenmek. Bunu bir kez yapmadı, 4 kez yaptı. Akıllanmadı, aynı suçu bir daha işleyecek. Bunu biliyor Recep Tayyip Erdoğan. O yüzden Ekrem Başkan içeride, bir başka sebep yok. Özgür Başkan’ın suçu var. Tayyip Erdoğan’a baş eğmedi, baş eğmeyecek. Bu saldırıları görünce Ekrem Başkan’a bir şiir yollayayım dedim. Sevdiğim bir şiiri. Ona yolladım ama hem Ekrem Başkan’a, hem Türkiye’nin dört bir yanında zindanlarda direnenlere, hem baş eğmeyen İstanbul örgütüne bir kez daha Kadıköy’den o şiirle hitap etmek isterim. ‘Bekle kar altında kalan buğday tanesi, yine onun sularıyla yeşereceksin. Gözyaşların çare değil, ağlama büyü. Başını dik tutabilirsen, boy vereceksin. Korku kar eylemez yola düşene, sen bir aşkın içindesin, yaşayacaksın. Dört yanını börtü böcek sarsa ne çıkar? Toprağa sıkı sarıl başaracaksın. Her yanında allı morlu. Güller açar türlü türlü. Bu fırtına dünden belli. Baş edeceksin.’ Bu şarkıyı içimizdeki bazı arkadaşlar hepimizden çok sever değil mi yoldaşlar? Size de selam olsun.”

“CHP’NİN GENEL BAŞKANI ÖZGÜR’E BAŞ EĞDİREMEZSİN”

“Değerli arkadaşlar öyle bir süreçteyiz ki teslim alınmak istenen aslında Türkiye’de demokrasidir, Türkiye'nin son güvencesidir. Değerli arkadaşlar, daha önce söyledik. Ben iki emekli öğretmenin devlet parasız yatılı bursuyla büyümüş bir çocuğuyum. O Özgür’ü korkutabilirsin. O Özgür’ü belki sindirebilirsin, pes ettirebilirsin de Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Özgür’e baş eğdiremezsin. Baş eğdiremezsin. Niye? Çünkü hikaye başka bir yere dayanıyor. Diyorlar ya ‘Ekrem’i bırak sen yoluna bak.’ Nereye dayanıyor biliyor musunuz? Aydın’da, Kuşadası’nda Kanapiçe koyu var. Kanapiçe koyu. Kanapiçe koyuna bir asker Musa’yı dikmişler. Elinde bir tüfek. Demişler ki ‘Düşman karşıdan buraya ajan majan yolluyor. Buradan içeriye kimse çıkmayacak.’ Gelmiş İngiliz botu. Bir ajan, üç asker. Kanapiçe koyuna gelirken Musa uyarmış. Bir daha uyarmış. Havaya üç el ateş açmış. Küçümsemişler. Üstüne doğru gelmişler. Musa görevini yapmış. Onları Kanapiçe’ye ayak bastırmamış. İngiltere bundan o kadar rahatsızlık duymuş ki Türkiye’ye önce uyarı yapmış, nota vermiş, savaş ilanı sayacağını söylemiş. O kadar zor bir dönem, ordu o kadar zorda, ülke o kadar zorda ki Gazi’ye Musa’yı vermeyi… Önce istemişler, sonra ‘Bizim gözlemimizde yargılayın, asın’ demişler. Yoksa İngiltere savaş ilan edecek. Gazi Mustafa Kemal, ‘Eğer o er Musa’yı, bizim için orada nöbet tutan er Musa’yı İngilizlere verirsek bu memleketin tapusunu vermiş oluruz’ demiş. O yüzden diyorlar ki ya Kanapiçe’de Musa’yı vermeyen Cumhuriyet Halk Partisi ne Ekrem’i verir, ne bir başka yoldaşını, ne feda eder bir tek arkadaşını.”

“O GÜNKÜ AHLAKİ ÜSTÜNLÜK, BUGÜN BU MEYDANDADIR”

“Taif Zindanı’nda ‘Hürriyet’ diye haykıran Mithat Paşa’nın, Samsun’a boynunda idam fermanı ile giden Mustafa Kemal Paşa’nın, darbecilerin topları Meclis’e döndüğünde ‘Ben ölümü göze almışım evladım’ diyen İsmet Paşa’nın, darbecilerin Zincirbozan’da alt edemediği Karaoğlan’ın ve Haydar Paşa’ya gelip de işgal donanmasını görüp de Kartal İstimbotu’nun üstüne çıkıp da o donanmanın arasından geçerken ‘Geldikleri gibi gidecekler’ diyen Mustafa Kemal Paşa’nın, donanmaya halı serenlere karşı ya da sıkışınca İngiliz zırhlısıyla kaçacak olanlara karşı ahlaki üstünlüğü vardı. Vatanı savunuyordu. O günkü ahlaki üstünlük, bugün bu meydandadır, bizdedir, millettedir. O yüzden eksiklikleri söyleyenlere ‘Bulunur, yapılır, çözülür’ diyordu, kurtuluşa inanıyordu. O günkü ahlaki üstünlük, 100 yıl önce bu milletin psikolojik üstünlüğü getirmişti. Düşmanlar güçlüydüler ama karşılarındakiler haklıydılar, haklıydık. Bugün tüm saldırılara karşı ahlaki üstünlük bizdedir, psikolojik üstünlük bizdedir. Allah eksikliğinizi göstermesin, çoğunluk enerjisi bizdedir. Bundan sonra da burası Kadıköy olunca; bizi düşünenler, mücadeleyi düşünenler, ülkeyi düşünenler en çok can dostlarımızı da düşünüyorlar. Buradan onları selamlıyorum. Şu kadarını söylüyoruz: Bu iktidar ne yaptıysa yaptı. Yani AK Parti’nin kara düzeni kadınlara iyi gelmedi, kadın cinayetleri arttı. Ormanlara iyi gelmedi, ormanlar yanıyor, canlar yanıyor. Çocuklara iyi gelmedi, çocuğa karşı işlenen suçlar da arttı, çocukların işlediği suçlar da arttı. Maalesef ne işçiye iyi geldiler, ne emekçiye, ne emekliye. Bu işten kurtulmanın bir tane yolu var. Hep birlikte omuz omuza mücadele. Zeytine de saldırıyorlar, canlara da saldırıyorlar, yaşama saldırıyorlar, umuda saldırıyorlar. Karşısında büyük bir güçle, azimle, kararlılıkla ve hep birlikte durmak durumundayız. Biz bu yüzden Türkiye İttifakı’yız. Türkiye İttifakı rengini ay yıldızlı al bayraklarımızdan alıyor. Biz özgür, adil, zengin bir Türkiye’ye hep birlikte yürüyeceğiz. Türkiye İttifakı’nı meydan meydan, sokak sokak büyüteceğiz. Biz bu ülkeyi seviyoruz, biz birbirimizi seviyoruz. Kırmızı, beyaz. Kırmızı, beyaz. En büyük Türkiye. Kendini büyük sanan, senden büyük millet var. Millet kazanacak. Biz kazanacağız. Hep beraber, yan yana, omuz omuza yürümeye var mıyız? Bütün zorlukları aşmaya, bu ülkeyi bir daha kurtarmaya, Cumhuriyete, demokrasiye sahip çıkmaya var mıyız? Beraber yürüyecek miyiz? Haydi o zaman, yürüyelim arkadaşlar.”

 

Kocaeli Haberci Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız