İznik kent meydanında bir araya gelen siyasi parti genel başkanları ve temsilcileri Ekümenik konsülüne sert tepki göstererek iktidarı ve sessiz kalan İznik belediye başkanını eleştirdiler.
Haber: Özgen Sarıkaya/Net Medya Grup-İGFA
İznik kent meydanında bir araya gelen siyasi parti genel başkanları ve temsilcileri Ekümenik konsülüne sert tepki göstererek iktidarı ve sessiz kalan İznik belediye başkanını eleştirdiler.
Protesto eylemine iyi parti Bursa İl Başkanlığı ve Bursa milletvekili Selçuk Türkoğlu, Türk Ortodoks Patrikhanesi Halkla İlişkiler Sorumlusu Sevgi Erenerol ve Selçuk Erenerol, Müstafi Oramiral Cihat Yaycı, Zafer Partisi Genel Başkan Vekili Ali Şehirlioğlu, Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ali Dinçer Çolak, MTP genel başkanı Ahmet Yılmaz, MTP Genel başkan yardımcısı Kadir Uğur Yılmaz, MTP Teşkilat Başkanı Gökmen Küçükçalık, MTP Bursa, Sakarya ve Kocaeli il başkanları, ATA Parti genel başkan yardımcısı Halide Çaylan, ABP Genel Başkanı Bedri Yalçın, ABP Genel başkan yardımcısı Ahmet Öztürk ve çok sayıda vatandaş katılım sağladı.
Patrik Bartholomeos, “ekümenik patrik” sıfatıyla İznik Konsili’nin 1700. yılı dolayısıyla mayıs aynın sonunda Papa’nın da katılımıyla bir toplantı yapılacağını açıklamıştı.
SEVGİ ERENEROL AÇIKLAMASINDA
İznik Ayasofya Cami yanındaki Atatürk heykelinin önünde dün basın açıklaması yapan Türk Ortodoks Patrikhanesi Halkla İlişkiler Sorumlusu Sevgi Erenerol da “Papa ile Fener el ele verip İznik’te ‘konsil’ hayali kuranlar, Türk Devleti’nin altını oyma ve emperyal hayal peşindedir! Bu pervasız plan, milletin tapusu Lozan’ı etkisiz kılmak, ölü Sevr paçavrasını hortlatmak isteyen emperyal hayalperestlerin karanlık saldırısıdır! Ama bilsinler ki biz geçit vermeyeceğiz!” dedi.
AHLAT’TA VATAN NÖBETİ TUTAN TAŞLAR
Türk Ortodoks Patrikhanesi Halkla İlişkiler Sorumlusu Sevgi Erenerol, şu açıklamayı yaptı:
“Demir dağları eritip Ergenekon’dan taşan Türk iradesinin, Mete Han’dan Göktürklere uzanan Orta Asya bozkırlarının, Oy-Urum Atın Oy-Oğ (yani İstanbul) başkentli Oy-Urum Atın Devletinin, Göbeklitepe-Karahantepe’de on iki bin yıl önce ‘BİZ BURADAYIZ!’ diye taşlara mühür vuran Öntürklerin, Hakkari Van Gevaruk ve Tir-i Şin yaylasında, Erzurum Cunni Mağarasında, Ahlat’ta binlerce yıldır vatan nöbeti tutan taşların, kaya resimlerinin sesidir!
“Bu topraklar yedi bin yıldan da öte, on binlerce yıldır Türk’ün ruhunu taşır! Ön-Türk boyları, Saka’dan Kimmer’e, Peçenek, Kıpçak, Gagavuz ve nice yiğit oba Alparslan’dan yüzyıllar önce Anadolu kıtasına Türk mührünü vurdu, sınır boylarına Oğuz otağını kurdu.
“Baba İshak ile Baba İlyas, zalime başkaldırıp direniş kıvılcımını çaktı. Hacı Bektaş ile Taptuk Emre, Türk yüreğine adalet, onur ve töre nakşetti. Ahi Evran, üretimi ve esnaf teşkilatını devlet düzeni hâline getirerek Anadolu iktisadını kurumsallaştırdı.
“Bacıyan-ı Rum, Türk kadınının cesaretini vatan savunmasının sancağı yaptı. Şeyh Edebali, ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!’ diyerek devlet aklını yüceltti. Hacı Bayram, Ankara ovasında millet mefkûresini yekpare kıldı.
“Ve nihayet Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kuvvacıların atası, milleti ayağa kaldırdı, yedi düvele meydan okudu, bize tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni armağan etti!
“Karaman Türklerinin sancağı ve Kuvvacı ateşi Atatürk’ün emriyle Papa Eftim, Karaman Türklerinin öncüsü olarak Keskin, Kayseri, Yozgat, Nevşehir, Aksaray hattında Kuvvacı ateşini yaktı; Anadolu’da direniş mevzisinde saf tuttu, Fener’in karşısında dimdik durdu, Kuvvacı Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni kurdu.
“Bugün o sancağı ben, Papa Eftim’in torunu, Karaman Türklerinin bağrından kopan Sevgi Erenerol olarak, Oğuz Türklerinin bağrından, İznik’ten haykırıyorum! Direnişin yeni mevziisi İznik’tir! Buradan tüm Anadolu’ya Kuvvacı ruhu, Türk’ün sarsılmaz ruhunu taşıyorum!
“Emperyal hayalperestlere geçit yok! Papa ile Fener el ele verip İznik’te ‘konsil’ hayali kuranlar, Türk Devleti’nin altını oyma, İstanbul’u yeniden gasp etme ve emperyal hayal peşindedir! Bu pervasız plan, milletin tapusu Lozan’ı etkisiz kılmak, ölü Sevr paçavrasını hortlatmak isteyen emperyal hayalperestlerin karanlık saldırısıdır! Ama bilsinler ki biz geçit vermeyeceğiz!
“Kenetlenin! Tek yürek olun! İznik geçilmez! Anadolu geçilmez! Türkiye geçilmez! Yaşasın tam bağımsız, laik Türkiye Cumhuriyeti! Yaşasın yüce Türk milleti! Ne mutlu Türküm diyene!”
İYİ Partili Milletvekili Türkoğlu’ndan İznik Konsiline Sert Çıkış!
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, İznik’te planlanan sözde konsili “emperyal bir kalkışma” olarak nitelendirerek, Bartholomeos ve iktidara sert tepki gösterdi
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, İznik’te düzenlenmesi planlanan sözde konsil etkinliğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğine yönelik bir tehdit olarak değerlendirdi.
Bağımsız Türk Ortodoks Kilisesi öncülüğündeki protestoda konuşan Türkoğlu, “Bu kadim topraklar Türk milletinin alın teriyle yoğrulmuş, şehit kanıyla mühürlenmiştir. Din kisvesi altında entrika çevrilemez. Bu, alenen egemenliğimizi hedef alan Emperyal bir kalkışmadır” dedi.
Fener Rum Patriği Bartholomeos’un “Konstantinopol Ekümenik Patrikliği” unvanıyla Lozan Antlaşması’nı hiçe saydığını savunan Milletvekili Türkoğlu, bu girişimin Sevr’i yeniden canlandırma ve İstanbul’u “Konstantinopol” olarak tanıtma çabası olduğunu belirtti. “Bu millet, tapusuna uzanan elleri yüz yıl önce kırdığı gibi bugün de kıracaktır” diye konuştu.
Milletvekili Türkoğlu, iktidarın sessizliğini de eleştirerek, Gökçeada ve Bozcaada’nın ilhakı için Atina’da düzenlenen konferanslara, Papa ve Bartholomeos’un İznik’teki “Yeni Roma” söylemlerine ve ABD Başkanı’na verilen sembolik mesajlara dikkat çekti. Ayrıca, Ukrayna Barış Konferansı’nda Bartholomeos’un devlet temsilcisi gibi davranmasını ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın tepkisizliğini sorguladı: “Bartholomeos kimi temsil etti? Hangi hakla Türkiye adına söz aldı?”
“Lozan Türk Milletinin Onurudur”
Fener Rum Patrikhanesi’nin Vatikan benzeri bir yapıya dönüştürülmek istendiğini öne süren Türkoğlu, “Bartholomeos, Türk topraklarında devlet içinde devlet rolüne soyunuyor. İznik bahanesiyle İstanbul’a göz dikiliyor. Ancak Türk milleti ayakta!” dedi.
Türkoğlu, Bartholomeos, Papa ve iktidara, “Haddinizi bilin! Bu milletin sabrını daha fazla sınamayın. Bu ihanete karşı biz varız!” sözleriyle seslenerek, “Allah bu milleti gafillerden korusun” temennisinde bulundu.
Cihat Yaycı’dan Fener Rum Patrikhanesi’ne Tepki: “Egemenliğimize Gölge Düşürülmemeli”
Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, yaptığı konuşmada Fener Rum Patrikhanesi’nin faaliyetlerine ve kullandığı unvanlara sert tepki gösterdi. Yaycı, Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğini zedeleyebilecek bu tür organizasyonlara devletin izin vermemesi gerektiğini belirtti.
Yaycı, Fener Rum Patrikhanesi'nin "ekümenik" (evrensel) unvanını kullanmasını Lozan Antlaşması'na aykırı bulduklarını ifade ederek, bu unvanın hem hukuki hem de siyasi anlamda ciddi sorunlar doğurabileceğine dikkat çekti. “Fener Kilisesi’nin bu topraklarda uluslararası dini otorite gibi davranmasına müsaade edilmemelidir. Bu durum, Türk milletinin egemenliğine gölge düşürür,” diyen Yaycı, söz konusu tavrın Türkiye’nin iç işlerine dolaylı bir müdahale anlamı taşıdığını savundu.
"Lozan'a Aykırı ve Egemenliğe Tehdit"
Yaycı, Lozan Antlaşması’nın açık hükümlerine atıfta bulunarak, Patrikhane’nin yalnızca İstanbul’daki Rum Ortodoks cemaatine hizmet etmekle yükümlü olduğunu, uluslararası bir dini otorite olarak tanınmasının bu antlaşmanın ruhuna aykırı olduğunu belirtti.
“Her ne ad altında olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde hiçbir dini kurumun siyasi ya da uluslararası bir güç gibi hareket etmesine göz yumulamaz,” şeklinde konuşan Yaycı, devlet kurumlarının bu tür etkinliklere karşı daha dikkatli ve kararlı bir tavır sergilemesi gerektiğini vurguladı.
“Devletin Sessiz Kalması Kabul Edilemez
Yaycı, devletin bu tür faaliyetlere zımni onay vermesinin ileride daha büyük sorunlara yol açabileceğini dile getirerek, özellikle dış basında ve uluslararası platformlarda Fener Rum Patrikhanesi’nin “ekümenik” sıfatıyla anılmasının Türkiye’nin diplomatik pozisyonunu da zayıflatabileceğini söyledi.
Kamuoyunda tartışma yaratan bu açıklamalar, Fener Rum Patrikhanesi’nin tarihi ve hukuki statüsü üzerine süregelen tartışmaları yeniden gündeme getirdi.
MTP GENEL BAŞKANI AHMET YILMAZ’DAN SERT ÇIKIŞ
“Patrikhane’nin Ekümenik Unvanı Lozan’a Aykırıdır”
Milliyetçi Türkiye Partisi (MTP) Genel Başkanı Ahmet Yılmaz, Fener Rum Patrikhanesi’nin kendisine “ekümenik” (evrensel) unvanı atfetmesini sert bir dille eleştirerek, bu tutumun Lozan Antlaşması’na açık bir şekilde aykırı olduğunu söyledi. Genel merkezde düzenlenen basın toplantısında konuşan Yılmaz, konuya sadece dini bir perspektiften bakmanın yetersiz kalacağını belirtti.
"Bu Bir İnanç Meselesi Değil, Tarihe Düşmanlık Meselesidir"
Ahmet Yılmaz, açıklamasında Fener Rum Patrikhanesi’nin “ekümenik” sıfatını kullanmasının sadece dini bir iddia olmadığını, aynı zamanda Türk milletinin bağımsızlık ve egemenlik haklarına karşı yürütülen bir psikolojik savaşın parçası olduğunu ifade etti. Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu mesele bir din davası değildir. Bu, Türk milletine duyulan kin davasıdır. Mondros’un ve Sevr’in çocuklarına karşı, Lozan’ın çocukları; yani bu milletin gerçek evlatları görevinin başındadır nöbettedir”
Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuktaki temel dayanaklarından biri olan Lozan Antlaşması'nın 1923 yılında yalnızca savaşları sonlandıran bir belge olmadığını, aynı zamanda Türkiye'nin egemenliğini ve üniter yapısını güvence altına alan bir mihenk taşı olduğunu vurguladı.
"Patrikhane, Lozan'da Tanımlandığı Gibi Sadece Dini Bir Kurumdur"
Fener Rum Patrikhanesi'nin uluslararası arenada “ekümenik” sıfatıyla tanıtılmasının kabul edilemez olduğunu belirten Yılmaz, bu tanımın Lozan Antlaşması'ndaki açık hükümlerle çeliştiğini ifade etti. Yılmaz, Patrikhane'nin yalnızca İstanbul'daki Ortodoks cemaatine yönelik dini hizmet vermekle sınırlı bir konumda olması gerektiğini belirtti.
“Ekümenik” ifadesiyle dünyadaki tüm Ortodoksları temsil etme iddiası taşıyan Patrikhane, bu sıfatla hareket ederek Türkiye’nin iç işlerine dolaylı yoldan müdahale etmeye çalışmakta, Lozan’a meydan okumaktadır. Buna sessiz kalmak, egemenliğimizden taviz vermektir.”
"Lozan’ın Çocukları Görevde"
Konuşmasının sonunda tarihi ve milli değerlere vurgu yapan Yılmaz, genç neslin Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesini ve Lozan’ın kazanımlarını korumakta kararlı olduğunu söyledi:
“Lozan’ın çocukları, Türk milletinin çocukları görevinin başındadır, nöbettedir. Emanete son nefesine kadar sahip çıkmaya yeminlidir. Tarih, bize bunu emrediyor. Mazlum milletler bize bakıyor.
Ne mutlu Türk’üm diyene!”
ATA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Halide ÇAYLAN
Bugün burada olmaktan memnunluk duyuyorum. Tarihe tanıklık etmekten memnunluk duyuyorum. Bu önemli günü Türk toprakları üzerinde karşılamaktan memnunluk duyuyorum. Türk Ortodoks Patrikhanesi’ne ATA Parti’yi de davet ettiği için teşekkür ediyorum.
Bildiğiniz gibi, I. İznik Konsili, Hristiyanlık içindeki anlaşmazlıkları çözmek amacıyla birçok dini yetkilinin katılımıyla 10 Mayıs 325 yılında yapılmıştır. Bugün 1700.yıldönümü için hep birlikte buradayız. Kutlu olsun!
İznik Konsili’nin toplanması, Hristiyanlık tarihinde bir dönüm noktası teşkil etmesi açısından önemlidir. Zira bu toplantı, kilisenin ilk defa geniş bir katılımla bir araya gelerek ortak bir inanç beyanında bulunduğu ve doktrin birliği sağlama yolunda önemli bir adım attığı anlamına gelmektedir. Türk Ortodoks Patrikhanesi bu tarihi süreci devam ettirerek bugünü anma faaliyetini bugün burada düzenlemektedir.
Türkler tarih boyunca bütün din ve inançlara hoşgörü ile yaklaşmış, toplumlarına inanç ve vicdan özgürlüğü sağlamıştır. Tanzimat ile başlatılan yenileşme, çağdaşlaşma ve gerilemenin önlenmesi çalışmaları aynı zamanda yeni kurulacak Türkiye’nin temel felsefe/ilkelerinden biri olan laik devlet ve toplum yapısının oluşturulmasındaki dinamiğin başlangıcı olma özelliğini taşır.
Laiklik ilkesi 5 Şubat 1937’de Anayasamıza girmiş ve o tarihten itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devleti laiklik ilkesini benimsemiştir.
Laiklik dinsizlik, din düşmanlığı, dine baskı, dine saygısızlık değildir ve bu anlamlarda da yorumlanamaz. Aksine laiklik dinin/dinlerin her türlü çıkar hesaplarından uzak tutulması, siyasete alet edilmemesidir. Din ve mezhep hiçbir zaman siyaset aracı olarak kullanılamaz. Devlet din ve inanç dayatamaz. İşte bu laikliktir.
Devletin görevi vatandaşlarının inanç özgürlüğünü güvence altına almaktır. İnanç özgürlüğüne sahip birey, istediği inanca sahip olan ve inancının gereğini istediği gibi yerine getirebilen bireydir. Bu yüzden hiçbir baskı ve dayatma altında olmayan bireydir. Devletin görevi bireye bu özgürlüğü sağlamaktır.
Biz, ATA Parti olarak Ulusumuzun bütün bireylerinin inanç özgürlüğünü de teminat altına alarak, Türk ulusunun ileri demokrasi ve özgürlükler içinde fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şekilde akıl ve bilim yolunda ilerlemesini hedefliyoruz. Bütün çabalarımız bu yöndedir. Tanrı Türk’e kut versin!
Bu anma vesilesi olan burada olan herkese teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.