Özdilek
Rana Sinem Siklon
Rana Sinem Siklon

Is It Loadıng?

2023’e yaklaştığımız son günlerde herkesin birbirine sorduğu soru “O sene bu sene mi” sorusuydu.

3 Ocak 2023 Saat: 11:02

Malum 2022 biterken bu soru bir sosyal medya mesajı şeklinde epeyce paylaşıldı, özellikle İYİ Parti resmi olarak da Twitter paylaşımlarıyla bunu hashtag halinde yansıttı. Kılıçdaroğlu da “Beklediğimiz yıl sonunda geldi, loading loading” paylaşımı yaptı.

O zaman soralım; beklenen 2023 herkese istediğini getirecek mi? Herkese istediğini getirmesi kolay değil. Çünkü beklentiler ve istekler birbirinden çok uzakta. Üstelik hem iktidar hem muhalefet 2023 beklentisini yeni bir yüzyılın başlangıcı olarak sunuyor ve birbirinin tam zıttı iki iddiayı 2023’ün müjdesi olarak ileri sürüyor. Tabii ki ağırlıklı olarak muhalefette ama genel olarak hemen herkeste 2023’ün ne getireceği büyük bir merak konusu.

Biliyoruz ki, 2023’ü beklenen yıl yapan şey seçim yılı olması. “Erken mi olur acaba olur mu” vs gibi yoğun tartışmalarla birkaç yıldır bu seçim bekleniyor. Bugünlerde artık “seçim olur mu acaba” diyen kimse pek kalmadı. Şimdi de “Nasıl olur, nasıl bir sonuç çıkar” meselesi daha önemli hale geldi. İlginç bir şekilde seçmen eğilimlerinde de tuhaf bir makas var. Kendi tercihi konusunda emin olanlar başkalarıyla ilgili büyük güvensizlik duygusu taşıyorlar. İlginç bir tezat ortaya çıkıyor. Mesela, iktidarın yeniden kazanacağını düşünenler büyük bir çoğunluk oluşturmasına rağmen muhalefet seçmeni arasında bile taraftar bulabiliyor. “Ben kesinlikle bu iktidara oy vermem” diyenler ilginç biçimde daha kalabalık ama “İktidar yeniden kazanır” diyenler daha fazla çıkıyor anketlerde. Bu, bir duygu karmaşasının hala yürürlükte olduğunu gösteriyor.

Bu konuda bazı haber kanallarının bile başvurduğu astrologlar “Bu yılla birlikte kova çağı başlıyor, yirmi yıl devam edecek” diyorlar. Daha önceki yirmi yılın nasıl geçtiğini bilenler belki bu yeni yirmi yıldan bundan sonrası için umut beslemeye başlayabilirler. İşin şakası tabii ..

Sürekli Kaybetme Endişesinde Nereden Nereye Geldik?

Evet, şu anda çok büyük bir endişe söz konusu, özellikle muhalefet çevrelerinde. Ama şunu unutmamak lazım: Bu noktaya çok daha kötü bir noktadan geldik. Hatırlarsanız, 2015 Kasım seçimlerinden sonra çok ağır ve koyu, asla hiçbir şeyin değişmeyeceği, yıllarca süreceği, asla yenilemeyecek bir otoriter çağa girildiği ve asla bu noktadan kurtulanamayacağı fikri çok daha kuvvetliydi. 2015 seçimlerinde böyleydi, 2016’da böyleydi -ki O bir Allah’ın lütfu fikri darbeyle de iyice pekişmişti, 2017 referandum sonucu son derece küçük bir farkla kaybedilse bile yine öyleydi, 2018 adam kazandı seçimi hep öyleydi. Hep “artık değişmeyecek, artık iktidarı yenilgiye uğratmak imkânsız” fikri çok güçlüydü. O noktadan bugünlere gelindi.

Bugün, 2019 yılından itibaren iktidarın yenilebileceği fikri çok daha güçlü. Üstelik sayısal olarak da bunun verilerine sahibiz. Ama iktidarın yenilebilme, iktidarın değiştirilebilme ihtimali bu kadar yakına geldiği için endişe de o kadar büyüyor. Büyümenin nedeni de bu yakınlaşma aslında.

Çok kabaca bakarsak; bu iktidarın ilk 7 yılı yani 2002’den 2011’e kadar geçen süre büyük bir tırmanmayla geçti. Yüzde 34’lerle başlayan AKP, 2011’de yüzde 50’yi aşan bir seviyeye ulaşmıştı. Bugün iktidar ortağı olan MHP yüzde 8’den 13’e çıkmıştı. Yüzde 60’ların üstüne çıkan büyük bir bloktan bahsediyorum. Bu neredeyse başlangıç noktasından sonra üstüne 20 puan koyan bir politik güç. Ama bu iktidarın son 7 yılına baktığımızda bunun tam tersi bir tablonun oluştuğunu, neredeyse aynı ölçüde yani toplam oylarının yüzde 20’sini kaybetmiş ve azınlığa düşmüş bir iktidar bloğundan bahsediyorum. Mesela, 2015’ten bugüne neredeyse 50’lerden 30’lara düşmüş bir AKP, yüzde 11’den 7 veya 8’lere düşmüş bir MHP var.

Artık sayısal olarak daha önce “yenilemezlik” fikrini yaratan sayısal tablonun tam zıttı bir tablo var ama ne hikmetse kötümserlik hâlâ kuvvetli. Ama 2015’ten itibaren saydığım tabloyu gözümüzün önüne getirdiğimizde resmi biraz daha farklı görebiliriz. Nereden nereye gelindiğini hatırlamakta fayda var. Zor zamanları ya da imkânsız görülen şeylerin o kadar da uzakta olmadığını, bu süreçte görülebildiğini hatırlamak gerekiyor. Bu halet-i ruhiye “kazanılacak seçim, kazanacak aday” tartışmalarını büyütüyor, bunlar da aslında endişeleri besliyor.

Kazanacak Aday, Öncelikler ve Kazanmanın Yolları Neler?

Kazanacak aday sorunu çeşitli kötü kullanımlarla bir gerilim unsuruna dönüştürülmüş durumda ve iktidar da bunu istismar ediyor. Bunu kabul edelim. Öte yandan “kim olsa kazanır artık bu seçim kazanıldı” havası da başka bir rahatsızlık. Bu rehavet de başka bir endişeyi tetikliyor. Ayrıca, her iki durum da kazanma endişesini büyüten bir sonuç yaratıyor. Bir taraf “kimi koysak kazanırcı” diğer taraf da “bir aday bulalım gitsin seçimi alıp bize getirsin” fikrinde. Sanki her iki durumda da kendi kendine kazanılacak bir durum var ve onun peşine takılmak sonuç için yeterli.

Bu, şu noktayı kaçırmamıza neden oluyor. “Kimin kime ihtiyacı” sorununun biraz birbirine karışmasına neden oluyor. Çünkü kazanılacak seçim sorunu, herkesin herkese ihtiyacı olduğu ve herkesin herkese olan ihtiyacının farkında olarak ilişki kurabildiği bir zemini zorunlu kılıyor. Bu nedenle kazanılabilecek seçimin asıl anahtarı birlikte durabilme ve bu birlikteliğin hukukunu kurabilme sorunu. Dolayısıyla genişliği birinin becerebildiği üzerinden değil, buna dahil olan herkesin becerileri ve imkânları üzerinden konuşmak lazım.

Kazanmak ve Kaybetmenin Miladı Seçim Sandığı mı?

Önemli soru şu; 2023 yılını her şeyin merkezi olacak bir eşik olarak işaret etmek, “seçim yılı geldi beklenen yıl bu denilen seçim sonuca bağlı mı? Hem ülkedeki genel tablo hem de dünya örnekleri bize kazanmanın seçim sonucundan ibaret olmadığını gösteriyor. Yani o beklentilerin kazanmasını. Seçim kazanılabilir ama bu 2023’e yüklenen beklentilerin kazanan ya da kaybeden olup olmayacağını belirleyecek olan sadece seçim değil.

Nereden biliyoruz bu örneği? Mesela, dünyadan iki farklı örnek gösterebilirim. Jair Bolsonaro (Brezilya eski devlet başkanı) yenildi ve devir teslim töreninden iki gün önce Amerika’ya uçtu. Bırakıp gitti, arkasında da önemli bir enkaz bıraktı. Çünkü, Lula da Silva’nın ilk açıkladığı veriler korkunç bir tablo olduğunu ortaya koyuyor.

Bir başka örnek de İsrail’de yaşanmıştı. Çok ciddi yolsuzluk iddialarıyla başı belada olan, siyasi olarak çok yalnızlaştığı iddia edilen Netenyahu yenilmesinden çok kısa süre sonra geri dönmeyi başardı, üstelik iktidarı geri aldı. Dolayısıyla seçim sonucunun nasıl biçimlendiği ve o sonucun sürdürülebilirliği, 2023’e yüklenen beklentinin karşılığı açısından son derece önemli. Çok güçlü bir devri sabık gerektiren bir seçim süreci ve olası bir iktidar değişikliği sonrasında daha da zorlu bir sürecin işleyeceğini düşünüyorum. Çünkü yaşanan bozulma ve bu bozulmanın seçim sonucuyla birlikte birdenbire bıçak gibi kesilmeyeceğini varsaymamız gerekiyor. Sayısal eziciliği ve kendini koruma yeteneği olmazsa bir seçim zaferinin yeterli olmayabileceği bir tablo önümüze gelebilir. Seçimin bir şeylerin önünü açabilmesi için hep söylendiği gibi “Önce bir seçimi kazanalım, sonrası gelir” cümlesinin olabilmesi için 2023’le birlikte sonrasına dair bir şey biriktirmeye başlamanın zamanının geldiğini düşünüyorum.

En Önemli Soru: O Sene Bu Sene Olabilir mi?

En çok muhalefetin bir çatlama, bölünme ya da kriz yaşamamasına rağmen bazı tıkanmalar yaşayabileceği ve bunun sorunlar ortaya çıkarttığı konuşuluyor. Bir başka cepheden bakıldığında aslında iktidarın da çok ciddi bir tıkanmayla yüz yüze olduğunu görmemiz lazım. Yani, eğer, muhalif seçmen, muhalefette birtakım tıkanma ve zorlanma belirtileri görüyorsa ve bundan endişe duyuyorsa, iktidarın da yollarının taşsız, güllük gülistanlık olmadığını, iktidarın da bütün zorlamalara üstelik abartılı zorlamalara karşı kendisini güvenceye alamadığını ve rahatlayamadığını da görmesi gerekiyor. Dolayısıyla eğer bir tıkanma varsa, sayısal olarak hâlâ muhalefet lehine eşitsiz olan iktidarın daha zorda olduğunu düşünebiliriz. O senenin bu sene olma ihtimali hiç de düşük değil. Ama o seneyi bu sene yapmanın bir irade ve çaba işi olduğunu da kabul etmek gerekiyor.

Bu konuda iktidarın elinin daha rahatmış gibi davrandığını görüyoruz. Bu algıyı yaratabildiğini, muhalefeti özellikle geçen yılın sonuna doğru daha fazla sorunlu ve tartışılır halde tutabildiği de görülüyor. Yılın ilk aylarından itibaren bunun değişip değişmediğini göreceğiz. Bu hafta Perşembe günü yapılacak altılı masa toplantısında bir yol haritası açıklanması ihtimalinden bahsediliyor. Eğer, bu bir hızlanmanın işareti olursa belki başka bir tablo görebiliriz.

 

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Yazıya Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Kocaeli Haberci Tavsiye Formu

Bu Yazıyı Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız

Yazarın Diğer Yazıları

“Yerel Halk” Neyse Artık!23 Nisan 2024 Saat: 11:26
Özgür Özel tarihi bir zafer kazandı.
Sandığa gitmeyen seçmenler kimler? AKP’liler mi?11 Nisan 2024 Saat: 23:22
Seçimden sonra benim de çok merak ettiğim bir soru vardı.
Kan Ve Ruh Kaybı Varmış!6 Nisan 2024 Saat: 11:40
Büyükşehirlerde büyükşehir belediye başkanları görevi devralmaya başladılar.
AKP Kaybettiği Seçimden Ders Çıkarttı Mı?3 Nisan 2024 Saat: 10:14
Aslında bugün seçim analizleri yapmaya devam edecektim.
22 yıl aradan sonra bahar gelmiş memleketime …2 Nisan 2024 Saat: 11:13
Hepimizi tebrik ediyorum. Hem sandık başına gittiğimiz hem sandıklara sahip çıktığımız hem de çok vakur bir şekilde bu başarıyı kutladığımız için.
Tüm Yazıları
DepolamaTaşıma iletme sistemiMerdiven Tırmanma CihazıEngelli merdiven tırmanıcıUluslararası evden eve nakliyatAdaklıklazer epilasyonAnkara evden eve nakliyat