Kızıl sloganlar Pembe miydi, Maviş miydi?
Öngörüm yüksek olmasına yüksekti aslında…
…Küçük sofralarda “Büyük Lokmalar” yiyenler büyük laflar etmeyi ihmal etmiyordu.
Bir sofrayı kuramamış örgütleyememiş insan, yaşamını da örgütleyemezdi.
Hazır sofraya oturma konusunda son derece uyanık fakat iş sofra hazırlayıp çevresindeki insanları toparlamaya gelince çok yoğun, çok yorgun, çok ağır abi, abla olunurdu.
Sofra örgütlemeyi dahi küçümser burun kıvırırlardı.
Devrimin bütün yükü üstlerinde olduğundan diğer angarya işler ile uğraşıp zaman kaybedemezlerdi?
Yemek alış veriş temizlik ve diğer işlere yardımcı olunursa, asıl iş ‘’Devrim” yapılamazdı?
Bilmiş bilmiş konuşmalar, tepeden bakmaklar ile tanımadığı halkı nasıl tanımlayacaktı? Halkın içinde miydi?
Değildi.
Tanıdığı, tanıştırıldığı bilinçli insanlar üzerinden halkı tanıma ve tanımlamanın "doğru / yanlış" olduğunun da farkında değildi.
Herşeyi red eder, insanları anlamaz yargılar yadırgar, uzaktan tepeden yandan sağdan, soldan bakar fakat bir kendine bakmazdı, Mükemmel Kızıl Pembiş ve Maviş…
Pembişler ve Mavişlere tek kelimelik eleştiri yapılsa “Sen ne biliyorsun?Bakın görüyor musunuz beni kıskandı” çirkefliğine başlar, olmadı anında “HAİN” olurdunuz.
Hain olmamak için susarsınız, susarsınız susarsınız…
Zamana bırakırsınız…
Zaman ağır ağır geçer…
Kızılların bir kısmı yiğitlikleriyle toprağa düşerler.
Bir kısmı direnir…
…Büyük çoğunluğu “Pembiş mi Olsun, Maviş mi Olsun Hayatım” demeye başlar.