Yıllarca bir yerlere gitmek için ya hafta sonunun veya resmi tatillerin gelmesini bekledim. Ya da iznimi..
Bu yüzden normal hafta içi günlerin, sakin, dingin, bir yere yetişme telaşı yaşamadan akan zamanlarının tadını pek çıkartamadım. Hele, baharda Ege’nin.
Geçtiğimiz hafta başı, küçük bir iş için, erken, Çandarlı’ya, oradan da öğlenden sonra ailece Foça’ya dostlarımız Fatma ve Tayyar’ın işlettiği şirin, “Erguvan Otel”e gidip iki mükemmel gün ve gece geçirdik.
7 odalı Erguvan Otel, Eski Foça’nın Çanakkale yönünden girişinde, Mersinaki koyunda. Muhteşem bir manzara, dostlarımızın ve Dilek Hanım’ın bizim için hazırladığı Ege kahvaltıları, sofraları. Gece geç saatlere kadar sofralardan da güzel sohbetler, denizin diri mavisi, ufkun yangını, yıldızlı göğün hançer gibi laciverti...Sabah patlayan fırtına, iki saat sonra sütliman bahar.
Özellikle yazlık ve turistik yerlerin, “sezon” denilen zaman diliminde, sıcak altında çekirge sürülerinin birbirlerinin üzerinden atlayarak, gündüz ve gece, plajları, sokakları ve her yeri istila ettikleri o bir kaç ay, benim, serin, gölgeli bir ağaç altı aradığım zamanlar olmuştur.
Artık buna mecbur olmadığım için tadını çıkartıyorum. Sadece bu duygu bile mutlu olmak için tek başına yeterli. Hafta arası Ege’nin en şirin beldesinde, baharın ve renklerin coştuğu, en güzel ayda, en güzel balık, en güzel mezeler, en güzel dostluklar, en..,en...,
Dönüşte Yeni Foça’ya uğradık, orada da eski dostlarımızla hasret giderdik. Bir soluk da orada aldık, doldurduk ciğerlerimizi, sonra bastık gaza döndük.
Herkes yazıyor da, ben de yazayım dedim. Doğrusu bu kez pek fazla fotoğraf üretemedim. Bir kaç genel fotoğrafı sizi de kışkırtmak, bir gün siz de oraya gidin demek için paylaşıyorum. İsterseniz birlikte de bir kaçamak yaparız. Ancak özel fotoğraflarımı, yediğimi, içtiğimi aleni paylaşma konusunda ne yazık ki cömert değilim. Hani derler ya; Yediğim içtiğim benim olsun, gezdiğimi beğendiğimi paylaşayım..
Sevgiyle kalın..