Devlet Aklına, Hukuka ve Laikliğe Çağrı
Cumhuriyet bir rejim değildir sadece; bir değerler manzumesidir. Bu değerlerin başında ise aklın, hukukun, vicdanın ve eşit yurttaşlık ilkesinin mutlak hâkimiyeti gelir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisi, yurttaşlar arasında din, dil, mezhep ayrımı gözetmeksizin, bir arada yaşama fikrine dayanır. Laiklik, işte bu bir arada yaşamın teminatıdır. Ancak ne yazık ki bugün gelinen noktada, bu temel değerlere doğrudan düşmanlık eden kişi ve yapıların açıkça himaye gördüğü, yargı mekanizmasının da bu tür tehdit ve hakaret karşısında suskun kalarak suça ortak olduğu vahim bir tabloyla karşı karşıyayız.
Son günlerde kamuoyunun önüne düşen, bir ilçe müftüsünün sanatçı Volkan Konak’ın ölümünden sonra yaptığı çirkin açıklamalar ve ardından Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’e karşı açık tehditler içeren beyanları, münferit bir densizlikten öte, bir zihniyetin ifşasıdır. Bu zihniyet; aklı, vicdanı, dini, hukuku ve en nihayetinde cumhuriyeti hedef alan; halkı ayrıştıran; nefret söylemini meşru gören ve devleti ele geçirilecek bir araç olarak gören karanlık bir anlayışın dışavurumudur.
Bu kişi, sadece bir devlet memuru değildir; anayasal bir düzenin temsilcisi sıfatıyla, kamu görevi yürütmektedir. Hal böyleyken, böylesine açık tehdit, hakaret ve bölücülük içeren ifadelerin karşısında ne Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ne de Cumhuriyet Savcılarının harekete geçmemesi, Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelmiş bu saldırıya karşı kurumsal bir körlük yaşandığının delilidir.
Cumhuriyet savcılarının adı üstündedir: Cumhuriyetin savunucusu. Bu ünvanı taşıyan her hukukçunun görevi, siyasal iktidarın değil, anayasanın ve hukuk devletinin tarafında durmaktır. Ancak görüyoruz ki, yargı kurumları bu tür tehditler karşısında reflekslerini yitirmiş; “makbul” düşmanlara karşı harekete geçerken, gerçek tehdit karşısında adeta felce uğramıştır. Bu, hukukun üstünlüğünün değil, üstünlerin hukukunun egemen kılındığı bir düzene işaret eder.
Bu şahsın görev yeri değiştirilerek bir anlamda ödüllendirilmesi ise iktidarın meseleye bakış açısını açıkça ortaya koymaktadır. Bu bir görevden alma değil, bir koruma ve kollama eylemidir. Bu durum, açıkça gösteriyor ki iktidar, cumhuriyet düşmanları karşısında tarafsız değildir; tersine, bu karanlık dili meşrulaştıran, onu “yerli ve milli” bir duruş olarak pazarlamaya çalışan bir yaklaşım içerisindedir.
Ancak cumhuriyetin gerçek sahipleri buna boyun eğmeyecek, susmayacaktır. Zira bu topraklarda cumhuriyet, sadece bir rejim değişikliği değil; bir aydınlanma devrimidir. Kadının yurttaş haline geldiği, kulluğun reddedilip bireyin yüceltildiği bir dönüşümdür. Din ile devletin ayrılması, inanç özgürlüğünün ön koşuludur. Bugün bir müftünün, dini bir makamı kullanarak siyasal bir lideri tehdit etmesi, sadece Özgür Özel’e değil; bu ülkenin kurucu değerlerine yapılmış bir saldırıdır. Ve bu saldırı, cezasız bırakıldıkça cesaretlenecek; her suskunluk, bir sonraki tehdidin zeminini hazırlayacaktır.
Buradan açıkça sesleniyorum
Ey Cumhuriyet Savcıları!
Sizler, bu cumhuriyetin hukuki omurgasını oluşturan ve onu korumakla yükümlü olan yargının neferlerisiniz. Eğer bugün, bir müftü sıfatı taşıyan şahsın açıkça siyasal tehditler savurmasına sessiz kalırsanız; yarın aynı tehdit dilinin sizleri de hedef alacağından kuşkunuz olmasın. Hukuk, sadece muhalif seslere karşı bir sopa değil; iktidar sahiplerine de sınır çizen bir kalkan olmak zorundadır.
Ey İktidar Yetkilileri!
Cumhuriyet sizindir, ama sadece sizin değildir. Size oy vermeyen milyonlarca yurttaş da bu ülkenin eşit haklara sahip bireyleridir. Din adamı sıfatını taşıyan birinin, ana muhalefet liderine açıkça tehdit savurmasına sessiz kalmak, bu tehdit dilini onaylamak demektir. Unutmayın: İktidar geçicidir, ancak cumhuriyetin değerlerine ihanetin tarihi yargısı kaçınılmazdır.
Cumhuriyet; tehditle, kinle, nefretle yıkılamaz. Onu kuranlar, cephelerde can verirken; bugün onu koruyamayanlar, koltuklarında rahat uyuyamazlar. Bu şahsa ve onun gibi düşünenlere tek bir şey hatırlatılmalıdır: Cumhuriyetin karşısında kim durduysa, tarih onları karanlık sayfalara gömmüştür.