CHP’ye KUMPASIN ANATOMİSİ 2

9 Temmuz 2025 Saat: 12:56
Özgen Sarıkaya
21. yüzyıl Türkiye’sinde siyasal iktidar, meşruiyetini artık sandıktan değil, devletin zor aygıtlarından devşirmeye çalışıyor.

CHP’ye Yönelik Yargı Darbesi ve Siyasal Savaş Stratejileri

Yazı Dizisi – 2. Bölüm

Özgen Sarıkaya

21. yüzyıl Türkiye’sinde siyasal iktidar, meşruiyetini artık sandıktan değil, devletin zor aygıtlarından devşirmeye çalışıyor. Bu dönüşümün en açık tezahürü, Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) yönelik çok katmanlı saldırıların sistematik hale gelmesidir. Ekrem İmamoğlu’na yönelik tutuklama girişimiyle sembolleşen bu süreç; sadece bir ismin değil, Türkiye’nin en köklü siyasal partisinin bütününe dönük bir susturma ve tasfiye operasyonudur. Bu yazıda, CHP’ye yöneltilen siyasal darbenin anatomisini; hukuk, medya, parti içi müdahaleler ve siyasal iklim başlıklarında çözümlemeye devam ediyoruz.

Yargı Yoluyla Muhalefeti Dizayn Etme

Türkiye’de yargının siyasallaştığı her dönem, muhalefetin hedef tahtasına yerleştirildiği bir baskı rejimine dönüşmüştür. Bağımsız yargının yerini “talimatlı yargıya” bıraktığı bu yeni otoriter rejim modelinde, CHP’li belediyelere ve yöneticilere dönük operasyonlar artık birer “hukuki süreç” değil, doğrudan siyasi müdahale araçları haline gelmiştir.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hapis tehdidiyle karşı karşıya bırakılması; ardından Adana, Antalya ve Adıyaman büyükşehir belediye başkanlarının tutuklanması, bu stratejinin ne denli kurumsal ve kapsamlı bir hal aldığını açıkça göstermektedir. Söz konusu üç başkan da halk iradesiyle seçilmiş, büyükşehir düzeyinde hizmet veren isimlerdi. Bu tutuklamalar, yalnızca şahısları hedef almakla kalmadı; aynı zamanda CHP’nin yerel yönetim birikimine ve toplumsal temsiline açık bir müdahale anlamına geldi.

İzmir'de eski belediye başkanı Tunç Soyer ve il yöneticilerinin gözaltına alınması ise bu sürecin ideolojik yönünü net biçimde ortaya koymuştur. Lozan temalı açıklamaları ve laiklik vurgusu, Soyer’i hedef haline getirmiş; operasyonlar böylece yalnızca bir “hukuki işlem” değil, aynı zamanda bir fikri tasfiye biçimine bürünmüştür.

İçeriden Çökertme: Parti İçi Yargılaşma Süreci

İktidarın saldırı stratejisinin ikinci ayağı, CHP’yi içeriden bölme, zayıflatma ve kimliksizleştirme planıdır. Kurultay sürecinin ardından başlayan genel başkanlık tartışmalarının mahkemeye taşınması, yalnızca bir iç muhalefet refleksi değil, doğrudan CHP’nin kurumsal bütünlüğüne ve siyasi hareket kabiliyetine dönük bir müdahale anlamı taşımaktadır.

Özellikle Ekrem İmamoğlu’nun halk nezdindeki yükselişi ve gençleşen kadroların merkezde yer almaya başlaması, bazı gelenekçi yapıların rahatsızlığını artırmış; bu durum yargıya taşınan süreçlerle birleştiğinde, parti çift yönlü bir yıpratma operasyonuna maruz bırakılmıştır.

Bu, sadece bir liderlik çekişmesi değil, partinin yenilenme iradesi ile statükocu direnç arasında sıkışmasını hedefleyen planlı bir müdahaledir.

Medya ve Algı Savaşları

İktidarın bu süreçte en etkin kullandığı araçlardan biri medya tekelleşmesidir. CHP’ye yönelik her soruşturma, gözaltı ve tutuklama; yandaş medya tarafından “yolsuzluk operasyonu”, “temizlik harekâtı” veya “parti içi kaos” olarak servis edilmekte; böylece kamuoyunun algısı yönlendirilmeye çalışılmaktadır.

Bu propagandanın birincil hedefi halk değil, CHP’nin kendi tabanıdır. Parti içinde yılgınlık yaratmak, güven duygusunu sarsmak, örgüt bağlarını zayıflatmak ve mücadele iradesini kırmak bu algı operasyonlarının temel amacıdır.

Oysa gerçeklik bunun tam tersidir: CHP, Türkiye’de en güçlü yerel yönetim ağına sahip; kurumsal denetimi ve hesap verebilirliği en yüksek partidir.

Siyasal Neden: CHP’nin Yükselen Oy Oranı

Bu saldırıların ardında yatan asıl neden, CHP’nin tarihsel bir sıçrama yaparak Türkiye’nin birinci partisi haline gelmesidir. 2024 yerel seçimleri, yalnızca belediye kazanımlarından ibaret değildi; aynı zamanda toplumsal umutların CHP etrafında yeniden şekillendiği bir dönüm noktası oldu.

Anketlerde %40’ın üzerinde seyreden oy oranı, yalnızca istatistiksel bir veri değil; iktidarın çöküşe, muhalefetin iktidar alternatifi haline gelişine dair bir işarettir.

Bu nedenle iktidar cephesinin stratejisi netleşmiştir: “Yenemiyorsan, dağıt. Böl, parçala, bastır.”

CHP’nin Direnç Noktaları

Tüm bu çok cepheli saldırılara rağmen CHP, son yılların en dirençli dönemlerinden birini yaşamaktadır. Özgür Özel’in kararlı liderliği, il ve ilçe örgütlerinin canlılığı, genç ve kadın üyelerin artan rolü; partiyi içeriden çökertme stratejisini boşa çıkarmaktadır.

Özellikle Saraçhane mitingi, CHP’nin yalnızca bir siyasi parti değil, aynı zamanda bir demokrasi hareketi olduğunu göstermiştir. On binlerce yurttaşın meydanlara inmesi, halkın sadece partiye değil, Ülkenin geleceğine sahip çıktığını göstermiştir.

CHP’nin kurumsal belleği de bu süreçte önemli bir direnç kaynağıdır. 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz gibi dönemlerde yaşanan baskı süreçlerinden güçlenerek çıkmayı başaran CHP, bir kez daha halkla bütünleşerek bu kuşatmayı yarmaya hazırlanmaktadır.

Sonuç: Bu Kumpas Bozulacak

CHP’ye yönelik yargı ve medya eliyle yürütülen siyasal operasyonlar; bir iktidarın korkularını yansıtmaktadır. Bu korku, halkın yönünü değiştirmesinden, yeni bir toplum sözleşmesi talep etmesinden ve özgürlük arayışının genişlemesinden kaynaklanmaktadır.

Ama tarih bize gösteriyor ki: baskılar geçici, halkın iradesi kalıcıdır. Türkiye, bu zorlu süreci de aşacak ve CHP, halkın desteğiyle bu kumpas siyasetini boşa çıkaracaktır.

Gelecek Bölüm:

“Halkın Partisi Yeniden Yükseliyor – CHP’nin Yeni Liderliği ve Türkiye’nin Umudu”

Yüreğinizde umut ve gelecek özlemi her daim dirençli olsun gelecek bizlerin ellerinde ya hep beraber ya hiç birimiz. Güzel bir gelecek umudu ile sağlıcakla demokrasiyle kalın

YORUMLAR

Lütfen Resimdeki kodu yazınız
DepolamaTaşıma iletme sistemiMerdiven Tırmanma CihazıEngelli merdiven tırmanıcıUluslararası evden eve nakliyatAdaklıklazer epilasyonAnkara evden eve nakliyat