
Çekiç Güç’e Kurban verilen Vatan Evlatları
Değerli okurlarım,
Tarihimizin en utanç verici sayfalarından biri “Çekiç Güç” denilen ihanet projesidir. Körfez Savaşı sonrası Irak’ın kuzeyine konuşlanan sözde müttefik güçler, Türkiye’nin kalbine saplanan hançerden farksızdı. O günün şartlarında bize “insani yardım” diye yutturulmaya çalışılan bu oluşum, aslında yarınların terör devleti hayalinin temel taşlarını döşüyordu. Ve bu ihaneti en net görenler, şüphesiz ki kahraman Türk subayları, aydınları ve milletine sahip çıkan vatandaşlardı.
Ancak ne yazık ki; bu gerçeği haykıranlar ya görevlerinden alındı, ya itibarsızlaştırıldı, ya da karanlık cinayetlere kurban edildi. Devletine, bayrağına, toprağına sahip çıkmak isteyen nice kahramanımız şehit edildi.
General Eşref Bitlis, bunların başında gelir. “Çekiç Güç, PKK’yı besliyor” dediği için, 1993’te şüpheli bir uçak kazasında şehit edildi. Onunla birlikte, yıllar boyunca görev yapan pek çok vatansever asker, aynı çizgide durdukları için hedef oldu. Binlerce kilometre öteden gelen emperyalistlerin planını bozmak isteyen bir Türk generalinin hayatı, Ankara semalarında son buldu. Bu tesadüf değildi, açık bir mesajdı.
1995’te Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Bahtiyar Aydın, şehit edildi. Resmî kayıtlara “PKK saldırısı” diye geçti ama gerçek çok daha karanlıktı. Çünkü Paşa, bölgede oynanan kirli oyunu görmüş ve devletin bölünmez bütünlüğü için kararlı bir duruş sergilemişti.
1995’te yine Jandarma Bölge Komutanı Rıdvan Özden Paşa, Mardin’de şehit düştü. Çizgisi belliydi: Çekiç Güç’e karşı çıkmak, PKK’nın beslendiği kaynakları kesmek… Onun da sonu kahramanca oldu ama arkasında koca bir şüphe ve derin bir suskunluk bıraktı.
Bunlar sadece birkaç isim. Onların yanında niceleri vardı. Albaylarımız, yüzbaşılarımız, uzman çavuşlarımız… Ve tabii ki milletini uyandırmaya çalışan aydınlarımız: Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı… Hepsi birer birer susturuldu. Hepsinin ortak noktası, Türkiye’nin bölünmesine karşı çıkmaları, Amerikan güdümünde bir Kürt devleti planına itiraz etmeleriydi.
Ve unutmayalım ki sadece generallerimiz, aydınlarımız değil; bu toprakların sıradan insanı da bedel ödedi. Güneydoğu’da köyünü bırakmayan, Türk bayrağını indirtmeyen nice vatandaşımız, terörün hedefi oldu. Çünkü onlar da Çekiç Güç’ün kurduğu düzeneğe boyun eğmediler.
Unutmayalım: PKK’nın büyümesi, kök salması, silah ve lojistik imkân bulması tesadüf değildi. Çekiç Güç, adı konulmamış bir “Türkiye’yi parçalama projesiydi.” Bizim topraklarımızdan kalkan uçaklar, bizim milletimizin düşmanlarını korudu. Bunu dile getiren kahraman Türk evlatları ise susturuldu.
Bugün hâlâ aynı tezgâh devam ediyor. Haritalarda sınırlarımızın doğusunda ve güneyinde bir terör devleti planı çiziliyor. Dün Çekiç Güç’le yaptıkları, bugün başka isimler ve anlaşmalarla yürütülüyor. Fakat bilinsin ki; bu millet, şehit generallerinin, aydınlarının, yiğit vatandaşlarının kanını asla unutmayacak.
Bizim görevimiz, tarihin bu kara perdesini unutturmamak ve aynı ihanete bir daha fırsat vermemektir. Çünkü bu topraklarda Çekiç Güç’e boyun eğmeyenlerin hatırası yaşıyor. Onlar bize sadece bir miras değil, aynı zamanda bir uyarı bıraktı:
“Türk, kendi göğsüne saplanan hançeri görmezden gelirse, yarın vatanını kaybeder.”
---
Şehitlerimize Saygıyla
Orgeneral Eşref Bitlis (1993)
Tümgeneral Bahtiyar Aydın (1993)
Tümgeneral Rıdvan Özden (1995)
Prof. Dr. Muammer Aksoy (1990)
Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu (1993)
Prof. Dr. Bahriye Üçok (1990)
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı (1999)
Ve nice isimsiz kahraman Türk evladı…